Günümüz iş dünyasının en popüler kelimelerinden biri de "start-up". Mobil tabanlı akıllı girişimlerden, iki arkadaşın projesiyken büyük yatırımlar alıp şirketleşen fikirlere; artık kısa zamanda büyüyen bir girişimci hazinemiz mevcut. Eğer siz de bir girişimciyseniz ya da girişimci adayıysanız; belki süreç içerisinde işinizi kolaylaştıracak birkaç önerimiz olabilir.
Fikrinizi sevin!
Girişimci olma sebebiniz, daha önceki işinizi sevmiyor olmanız ya da kendinize alternatif bir hayat yaratma peşinde olmanızdan kaynaklanıyorsa (ki pek çok kişinin öyledir), o zaman ilk yapmanız gereken fikrinizi sevmek. Girişimci dünyası yatırımcılardan alınan red cevaplarıyla ve bir türlü posta kutusuna düşmeyen e-mail'lerle dolu olduğu için; fikrinizi sevmeniz sizi daha kararlı kılacaktır. Bu noktada kararlılık, fikrinden sonra bir girişimcinin en büyük hazinesidir! Ama bu noktada "kör inat" ile kararlılığı ayırmamız gerekir. Hemen burada bir sonraki önerimize geçelim...
Eleştirilere kulak verin ve fikrinizi geliştirin.
Şimdilerde girişimciler, fikrinizi çaldırma kaygısı taşımadan insanlarla paylaşmanız gerektiğini öneriyor. Eğer fikrinizi paylaşıp birçok eleştiri aldıysanız, insanlara küsüp gemileri yakmadan önce, eleştirileri sağlıklı analiz edin. Belki de gözünüzden kaçırdığınız önemli bir nokta vardır. Belki de fikrinizi geliştirme fırsatı bulursunuz, kim bilir! Önemli olan eleştirilere açık olmak ve fikrinizi mümkün olduğunca iyileştirmek.
Network oluşturmak, kuşkusuz bu çağın en önemli iş dinamiklerinden biri. Ama network oluşturmak için harcadığınız enerjinin iki katını, fikrinizi geliştirmek için de harcayın. Çağımız teknoloji ve değişim çağı. Siz kartvizit toplarken, birileri sizinle aynı şeyi düşünüp, geliştirip, anında uygulamaya geçmiş olabilir. Bizden söylemesi :)
Rekabetten korkmayın!
Günümüzde girişimci sayısı her geçen gün artıyor. Demek ki aklın yolu gerçekten de birmiş ki; bir proje birden fazla kişi tarafından yapılabiliyor. Rekabetin her zaman her sektörde olabileceğini düşünürsek, rakiplerden korkmak size hiçbir şey kazandırmayacağı gibi, enerjinizi de tüketebilir. Onun yerine sektörü iyi analiz edip; piyasadaki açıkları ve rakiplerinizden nasıl ayrışabileceğinizi keşfedebilirsiniz.
Para her şey demek değil.
Kulağa klişe geliyor ama gerçek! Burada 4İ prensibinden bahsetmemiz gerekirse; iyi fikir, iyi uygulama, iyi planlama ve iyi network size umduğunuzdan da hızlı para kazandırabilir. Eğer bu argüman yeterince inandırıcı gelmediyse şöyle diyelim; zaten çok paranız olsaydı, girişimci değil de yatırımcı olurdunuz; öyle değil mi? :)
Başarısızlıklardan ders almayı bilin.
Kulağa istediği kadar klişe gelsin, girişimcinin el kitabında en başlarda yazması gereken kurallardan biri. "Öldürmeyen güçlü kılar; kaybettiğiniz para ve zamanı boşverin" demiyoruz ama aldığınız dersler ve kurmuş olduğunuz bağlantılar, ileride de işinize yarayabilir.
Siz kendinize inanın ki başkaları da inansın.
Yatırımcı demişken, yatırımcı ağıyla iletişim kurarken özgüven ve kibir arasındaki farkı bilmeniz büyük önem taşır. Ama daha da önemlisi, kendinize inanmanızdır. Her girişimci yazısında olduğu gibi, bu yazıda da Jobs'u anmamak olmaz.
Steve Jobs, Apple’ı kurduğunda parası ve müşterisi yoktu. Peki nasıl oluyor da şimdilerde dünyanın en büyük girişimcilerinden biri olarak anılıyor? Jobs, henüz üretilmemiş Apple bilgisayarlarını sipariş etmesi için yerel bir bilgisayar mağazasını ikna etmekle işe başladı. Ardından bilgisayar parçaları satan bir satıcıyı, ona parça satması için ikna etti. Güvence olarak da yerel bilgisayar mağazasından gelen siparişleri gösterdi. Peki Steve Jobs ve arkadaşları, ilk üretimlerini nerede yapmışlardı dersiniz? Grajda! Ürün teslimatını zamanında yaptılar, çok az bir kar ettiler ve sonuç: Devasa Apple markası.
Girişimci olmak, her şeyden önce büyük bir sabır, azim ve cesaret işi. Bu yüzden seçtiğiniz yoldan dolayı kendinizi tebrik edin ve fazla da yayılmadan, fikriniz için en iyisini başarmaya bakın. Şimdiden başarılar dileriz!