HBO Max’te yayınlanan ve Giray Altınok’un hem yazıp hem başrolünde oynadığı Prens, yalnızca bir dönem dizisi değil; aynı zamanda içimize işleyen bir karakter çözümlemesi.

Bugün 3. sezonunda ilerleyen bu kara komedi, tahtın gölgesinde büyüyen bir adamın hikâyesini anlatıyor ama bunu öyle alışıldık bir dille değil, “acıtırken güldürerek” yapıyor.

Klasik bir dönem dizisinden çok daha fazlası olan Prens, saray entrikalarını fon olarak kullansa da asıl meselesi iktidarın çevresinde büyüyen bir bireyin yavaş yavaş çözülmesi. Başrol karakterin (ismi hiçbir zaman söylenmeyen, sadece “Prens” olarak kalan) iç dünyasındaki karanlıkla dış dünyanın absürtlüğü arasındaki gidip gelmeler, dizinin temel dinamiğini oluşturuyor.

Giray Altınok’un oyunculuğu kadar yazarlığı da övgüyü hak ediyor. Karakterin içsel çöküşünü komediyle harmanlayarak sunmak her oyuncunun altından kalkabileceği bir iş değil. Ancak burada Altınok’un sahne üzerindeki tiyatro disiplini, ekrana çok dengeli bir şekilde yansıyor.

Dizideki yan karakterler de en az başrol kadar dikkat çekici. Her biri kendi iç çelişkileriyle dolu, karikatürize edilmeden yazılmış. Oyuncuların performansları, karakterlerine neredeyse tiyatro sahnesi titizliğiyle yaklaştıklarını gösteriyor.

Dönem dizisi atmosferi; kostümler, mekanlar ve dil aracılığıyla kuruluyor ancak diyalogların çağdaş mizahla yoğrulması diziyi eşsiz kılıyor. Karakterler kılıç kuşanmış olabilir ama söyledikleri şeyler bugünün ofis dedikodularını aratmıyor. Bu absürt atmosfer, izleyiciye hem tanıdık hem de rahatsız edici bir gülme deneyimi sunuyor.

İlk iki sezonda oldukça ilgi gören Prens, üçüncü sezonunda da gücünden hiçbir şey kaybetmeden yoluna devam ediyor. Her cuma Max platformunda yayınlanan yeni bölümler, izleyiciyi hem düşündürüyor hem de koltuğa mıhlıyor.

Taht oyunlarını mizahın merceğinden izlemek isteyenler için Prens, kaçırılmaması gereken bir dizi. Yeni bölümler için cuma günlerini ajandanıza not edin — çünkü kraliyet işleri hiç bu kadar komik olmamıştı!