Adına tarihin dipnotlarında rastlayabildiğimiz, Türkiye’nin ilk kadın oyun yazarı, kuramcı, aktivist, sosyal ve siyasi yaşamın her alanında öncü Fatma Nudiye Yalçı’nın hikâyesi. 1920’lerde başlayan mücadelesine Dr. Hikmet Kıvılcımlı ve Nazım Hikmet de eşlik ediyor.

Yaftalı Tabut

İstanbul

Eski bir Çin halk hikayesi Tebeşir Dairesi'nden hareketle sahneye adapte ettiğimiz çocuk oyunumuz Bir Oyuncak Hikayesi'nde, Cingöz Fare isimli oyuncağın peşinde çılgın bir macera izleyeceksiniz. 
 
Mahalledeki bütün çocukların istediği ama sadece bir tanesinin alabildiği bir oyuncaktır Cingöz Fare, gerçek sahibi Ponçik, onu çocuk parkında bir bankın üzerinde unutur gider. Oyuncak fareyi tesadüf eseri bulan kahramanımız Piti, ise –kendisi de bu oyuncağı çok istemesine rağmen- günlerce sahibini bulmaya çalışır. Bu yolda bir dizi tehlike atlatır ancak bir türlü oyuncağı sahibiyle buluşturmayı başaramaz. Geçen zaman içinde Cingöz Fare ile kurduğu bağ artık onları ayrılmaz hale getirmiştir. Sonunda beklenen karşılaşma gerçekleşir. Her iki çocuk da oyuncağın kendisine ait olduğunu iddia etmektedir. 
 
Bu anlaşmazlığı nasıl çözebilirler? Oyuncak fare gerçekten kimindir? Sorunu nihayete kavuşturmak mahallenin bilge dedesine kalmıştır. Dede, yere tebeşirle bir daire çizer ve çocuklardan oyuncağı iki kolundan tutup çekmelerini ister. Cingöz Fare’nin gerçek sahibi, onu 
hızlıca çekip alan mıdır? Yoksa zarar vermemek için çekemeyenin mi? Bilge Dedemiz bu problemi nasıl çözecektir?

Oyuncular

Sahne Arkası

Süresi

Türler

Akatlar Kültür Merkezi-güncel

Bir Oyuncak Öyküsü

Samsun

Gaziantep

Ankara

Şanlıurfa

Bursa

Antalya

Eskişehir

Adana

İzmir

Diyarbakır

Trabzon

Balıkesir

Konya

Mersin

Kayseri

Denizli

Niğde

Tekirdağ

Manisa

Karabük

Çorum

Amasya

Nevşehir

Kastamonu

Denizin kucağında bir sokak çocuğu olarak büyüyen, Galata mevkiinde karnını doyurabilmek için “icra-i sanat” eyleyen Güzelliği dillere destan, yeri geldiğinde mangalda kül bırakmayan, Kendi güzelliğini görebilmek, aynaya bakabilmek için karakola düşen, Anne babasını tanımadığı için gökteki yıldızlardan doğduğuna inanacak kadar saf bir kadın Fosforlu Cevriye… 
 
Fosforlu Cevriye, sıradan bir sokak kızı değil aslında İstanbul sokaklarının ta kendisidir. Hastalık ve soğuktan ölüme yaklaştığı o gece, karşısına çıkan esrarengiz bir Adam sayesinde hayata ve kara sevdaya tutunur. Cevriye’nin daha önce tanıdığı erkeklere hiç benzemeyen ve ona “siz” diye hitap eden bu Adam aslında gizli yaşayan bir idam mahkûmudur. Hayatında kimse Cevriye'ye, hastalığında kendisine bakan, itina eden, ilk kez bir kadın olduğunu hissettiren bu adam gibi davranmamıştır. Bu yabancıyı tanımasıyla birlikte Cevriye daha önce hiç hissetmediği, hiç bilmediği duyguları tadacak ve sevmeyi, tutsaklığı öğrenecektir. Onu tanıdığı günden sonra artık bambaşka bir “insan” olmuştur. Hapis, sürgün, aradan geçen zaman ve türlü belalara rağmen bu aşktan vazgeçmeyen Cevriye, sevdiği için her şeyi göze alacaktır. Hayata sonsuz derecede bağlı olan Fosforlu Cevriye, kaymasın diye yıldızını gökyüzüne çakmak isterken, hayat ona ne sürpriz hazırlıyor? 
 
Oyunda 1930-40’lı yılların İstanbul’u zengin tasvirleriyle Müzikal Formatıyla sunuluyor. Mahallelerin arka sokaklarında, hapishanelerinde, batakhanelerinde hayata tutunmaya çalışan kadınların, annelerin, çocukların ve afilli delikanlıların otoriteyle olan ilişkisi çarpıcı öykülerle aktarılıyor. 
 
''Bu yapıtın sahnelenme hakkı Yazar Suat DERVİŞ temsilcisi ONK Ajans Fikir ve Sanat Eserleri A.Ş.'den devralınmıştır.''