Sözüm ona ben toplumun eğitimli, özgür, hatta marjinal bir yüzünü temsil ediyorum. Peki ya gördüğüm şiddete susmamı neyle açıklayacağız? “Sevgi”, “cinsellik” ve “şiddet” zihnimde hep kol kola gezmiş. Bir araya gelmemesi gereken bu üç kavramın kurbanı olduğumu anladığımda, zaten çoktan etlerim çürümüş, kalbim kırıklarla dolmuş ve zihnim bulanmıştı. Çocukluğumdan beri böyle öğrenmiş, bunun üzerine inşa etmişim kendi gerçeğimi. Yanlış yapmışım. En büyük yanlışım ise şiddeti kabullenmek olmuş.
Bana kızacaksınız! “Sahiden yaşamış mı bu kadın bunları, yok artık daha neler?” diyeceksiniz. “Aptal!” diyenleriniz bile çıkacak biliyorum çünkü bunları vaktiyle kendime söylemiş olan benim. Ama bir farkla. Zor öğrensem de öğrenebildiğim için mutluyum. Acı çeksem de acılarımı dindirebildiğim ve güçlü biri haline dönüştüğüm için mutluyum. Zorlansam da, zorlukların hayatıma kattıklarının değerini görebildiğim için mutluyum. Mutluyum... Geldiğim noktadan memnun olduğum için mutluyum.
Erkekler! Karşınızdaki kadın kim olursa olsun, cinsel fantezisi şiddet eylemi görmek bile olsa siz ona el kaldıramazsınız. Kaldırırsanız bir suç işlemiş olursunuz, bir insanlık suçu...
Ve kadınlar! Gördüğünüz şiddete susarak, onu kabullenerek, başkasından çözüm bekleyerek “Kadına şiddete hayır!” sloganları atmanız bir işe yaramaz. Önce kendi devriminizi yapacak, bayrağınızı sonra dalgalandıracaksınız.
- Bennu Gerede
Sanki cam kırıklarının üzerinde çıplak ayakla yürümüş yıllar boyu. Onun yaşadıkları, toplumda örneğini gördüğümüz, gazetelerin üçüncü sayfalarında okuduklarımızla benzerlik gösteriyor. Yaşadıklarının adını koyması zaman alsa da o, savaşını verme kararı almış. Bu kitapta “Sevgi, fiziksel ve duygusal şiddeti kabullenmeyi gerektirmez” diyor ve şiddete maruz kalmış herkes için başkaldırıyoruz. Bunu yaparken hiçbir konuda anlatım tarzımıza sansür koymadık çünkü şiddetin dili zaten yeteri kadar pornografik ve taciz ediciydi...
- Selda Terek
(Tanıtım Bülteninden)