“Bu ülkede hırsızlık dışında herhangi bir amaçla olduğumuzu nasıl anlarsınız? Çok basit. Bir iş adamı cebini doldururken bir memur da Burmalıyı ayağının altında tutar. Örneğin, ülken İngilizlerin elinde olmasaydı firmamın kereste sözleşmelerini yapabileceğini aklın kesiyor mu? Ya da diğer kereste firmaları ya da petrol şirketleri ya da madenciler, çiftlik sahipleri ve tüccarlar? Pirinç İdaresi Şirketi, arkasında hükûmet olmasaydı talihsiz köylünün derisini yüzmeye nasıl devam edebilirdi? Britanya İmparatorluğu, ticaret tekellerini İngilizlere veya daha doğrusu Yahudi ve İskoç çetelerine verme aracıdır. ... Gençlere viski içmeyi ve futbol oynamayı öğretiyoruz, kabul ediyorum ama bundan başka kayda değer bir şey yok. Okullarımıza bakın, fabrikalarımızda işe yarayan ucuz kâtipler. Hintlere hiçbir zaman faydalı bir el sanatı öğretmedik. Cesaret edemiyoruz; endüstrideki rekabetten korkuyoruz. Hatta birçok sektörü ezdik. Hint muslinler şimdi nerede? Kırklı yıllarda ya da o civarda Hindistan’da denize açılan gemiler yapılıyordu ve onlara adam sağlanıyordu. Artık burada denize dayanıklı bir balıkçı teknesi bile yapılamaz. On sekizinci yüzyılda Hintler, her hâlükârda Avrupa standartlarına denk toplar döktüler. Şimdi, yüz elli yıl Hindistan’da kaldıktan sonra, tüm kıtada pirinçten bir fişek kovanı bile yapamazsınız. Doğu ırkları içinde gelişenler sadece bağımsız olanlardır.”
Bir süre Burma’da yaşayan George Orwell bu eserinde, sömürgeciliğin az gelişmiş ülkelerdeki etkilerini anlatmıştır.
Burma Günleri, 1934 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nde yayımlandığında herhangi bir dava açılmayınca, bir yıl sonra İngiltere’de de basıldı. Ancak sömürgecilik sona erinceye kadar Hindistan ve Burma’da basılması, satılması ve okunması yasaktı.
(Tanıtım Bülteninden)