Anna'dan yeni ayrıldığı için depresyonda olan Paul, Paris'teki evine döner ve boşanmış babası ile aşk dolu küçük kardeşi Jonathan'ın yanına taşınır. Kaygısız kardeşi ve şefkatli babası onu neşelendirmek için boşuna uğraşırken, annesinin ziyareti ona neşe veren tek şey gibi görünmektedir. Paul evde kara kara düşünmek ve kardeşinin kız arkadaşlarından biriyle konuşmak zorunda kaldığında, işler planlandığı gibi gitmese de, insanın her zaman uğruna yaşayacak bir şeyler bulabileceğini fark etmeye başlar.