Lee Chandler, sıhhi tesisat, elektrik, kapıcılık gibi sıradan işler yaparak, tek göz bir evde yalnız başına yaşayan depresif bir adamdır. Doğup büyüdüğü ama uzun zamandır uğramadığı kentten bir gün acil bir telefon alır. Kalp hastası abisi hastaneye kaldırılmıştır ve durum ciddidir. Lee kafasında endişeler ve soru işaretleri ile yola koyulur ama hastanede onu bekleyen haber hiç de iç açıcı değildir. Abisi vefat etmiştir ve Lee yetim kalan ergen yeğenine bakmakla yükümlüdür.

Yaşamın Kıyısında

Jack Gladney, liberal bir sanat okulunda, Hitler hakkında dersler veren bir profesördür. Jack, eşi Babette, dört çocuğu ve ölüm korkusuyla birlikte yaşar. Bir gün havadan gelen toksik yağış, simsiyah ve kimyasallarla dolu bir bulutun aşağı inmesine neden olur. Bu durum onların artık ölümle yüzleşmesine neden olur.

Beyaz Gürültü

New York'ta 17 yaşlarında genç bir lise öğrencisi olan Lisa, dışarı çıktığı normal bir günde bir otobüs kazasına şahit olur ve bir kadının ölümüyle sonuçlanan kazaya kendisinin neden olduğuna inanır. Doğruyu saklamak istemez ama her seferinde karşısına çıkan birileri vardır.  Psikolojisi bozulan Lisa ailesine, arkadaşlarına ve en çok da kendisine zalimce davranır. Geleceği için kurduğu pembe hayallerle yetişkinler dünyasının çıplak gerçekçiliği arasında kalacaktır...

Margaret

You Can Count On Me" ciddi olduğu kadar seyirciyi eğlendirmesini de bilen ender filmlerden. Filmin oyuncularından Laura Linney'ye "En iyi kadın oyuncu" adaylığı kazandıran film, aileleri hayatta olmayan, herşeyleriyle birbirinden çok farklı iki kardeşin ilişkilerini anlatıyor.  Amerikan Yazarlar Derneği' nin "En iyi orijinal senaryo" ödülünü verdiği "You Can Count On Me" görülmeye değer, gerçekçi bir zemin üzerinde duran bağımsız bir film

Bana Güvenebilirsin

Sadomazoşist bir ilişkiye hapsolmuş bir çiftin hayatından bir gün. Marie, Bruce'dan ayrılmaya karar verdiğinde, konuşmaları evlilikleri, aşkları, nefretleri ve bağlılıkları üzerine ağzı bozuk küfürler ve acımasızca mizahi düşüncelerden oluşan bir sele dönüşür.