Film, Doğu Almanya'dan kaçarak Batı Almanya'da kendine bir hayat kurmaya çalışan fakat Nazi rejimi altında geçmiş çocukluğunun izlerinden kurtulamayan Alman sanatçı Kurt Barnert'in hikâyesini anlatıyor. 1930’ların Nazi Almanya’sında başlayan ve 30 yıllık bir döneme yayılan bu hikaye, insanları karanlıktan sanatın gücünün çıkarabileceğini gözler önüne seriyor. Gerçek olaylardan esinlenen filmde, Kurt ve Ellie üniversitede tanışır tanışmaz birbirlerine aşık olurlar. Ellie’nin babası, Profesör Seeband kızının erkek arkadaş seçiminden memnun değildir ve bu illişkinin bitmesi için elinden geleni yapmaya hazırdır. Fakat bilmedikleri şey, Kurt ile Seeband’ın yaşamlarının zaten yıllar önce Profesör’ün işlediği korkunç bir suç nedeniyle bağlantılı olduğudur. Kurt, ne kadar sanatına odaklanmak istese de, Nazi rejimi altında geçen çocukluğunun ve komünizmin gölgesinde kalan gençliğinin yarattığı travmalardan kurtulmak kolay olmayacaktır.

Asla Gözlerini Kaçırma

Silik bir aşçı, gizemli bir serseriden hem süper güçleri olduğunu hem de kendine benzer insanlar bulunduğunu öğrenir ve geniş çaplı, adi bir komployu ortaya çıkarır.

Anormal Kahramanlar

Hitler ve yakın arkadaşları kendilerini sığınaklarda güvene almışlardır. Aralarında Führer'in özel sekreteri Traudi Junge de vardır. Berlin artık düşmüş bir kaledir fakat Hitler, şehirden çıkmayı ve teslim olmayı kabul etmemektedir. Halkının tüm fertleri dışarıda yok edilirken o, son yolculuğuna hazırlanmaktadır. Birlikte intihar etmeden birkaç saat önce Eva Braun ile evlenirler. Cesetleri düşman eline geçmemesi için yakılır. Führer'in peşinden yıllarca sadık bir şekilde gitmiş birçok insanın durumu da farklı değildir. Berlin düşerken herkesin ölümle yaşam arasında seçim yapma saati giderek yaklaşmaktadır.

Çöküş

Alman bir doktor, Hitler Almanya'sına başarılı bir şekilde katkıda bulunmuştur. İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra hesap vermekten kaçmaya çalışır. Savaş sırasında zulme uğramış Polonyalı-Alman-Yahudi bir güzelle tanışır ve onu daha fazla ihlalden kurtarır. İkili, başka bir ülkede birlikte zorlayıcı bir yolculuğa başlar. İçgüdüsel katil bazen merhametli, şefkatli ve tutkulu bir adama dönüşür. Sessiz kurban bir direnişçiye dönüşür. Aşk bulundu mu yoksa anlık, tutkulu bir rahatlama mı? Doktor her şeye rağmen iyi bir adam mıdır, bir kadının sevgisine layık mıdır? İnsan hiç geri dönüşü olmayan bir noktaya ulaşır mı? Ruhun ve toplumun küllerinden gerçek aşk doğabilir mi? Hiç özgür olduk mu?