Tár, dünya çapında sanatının en iyilerinden biri olarak kabul edilen ve büyük bir Alman müzik orkestrasının ilk kadın şefi olmayı başaran Lydia Tár'ın hayat hikayesini konu ediyor.

Star muhabiri Lars Bogenius saygın bir gazeteci ve duygusal röportajlarıyla okurlarını ve eleştirmenleri nasıl etkileyeceğini biliyor. Duygusal, gerçekçi ve dokunaklı üslubu ona düzenli olarak sektörün en gözde ödüllerini kazandırıyor. Yayınevi de bu istisnai gazeteciye minnettar, çünkü gazetenin rakamları düşüyor ve Bogenius'un röportajları bu düşüşü hafifletiyor. Her şey kulağa gerçek olamayacak kadar iyi geliyor - en azından Bogenius'un araştırma ve röportajlarının ardındaki tutarsızlıkları ele alan ve daha derinlere inen serbest gazeteci Juan Romero'nun görüşü bu. Bu, sayısız engelle karşılaşan tehlikeli bir plandır. Ancak keşfettiği şey Almanya'daki en büyük gazetecilik skandalına dönüşür.

A Thousand Lines

Uzun saçlı ve şapkalı adam, Westfalya eyaletinden rock müzisyeni Udo Lindenberg, 1973 yılında Hamburg'da sahneye çıkmadan ve 4,4 milyon albüm satmadan çok önce birçok macera yaşadı. Her şey başlamadan önce, Gronau'nun uzaklığından Hamburg'a taşındı ve burada büyük aşkı olmayan ama oldukça ateşli olan Paula ile tanıştı. Steffi Stephan ile üç kişilik ekip tamamlandığında, bir grup kurma fikri gelişti. Ancak oraya giden yol uzundu: gruplarda caz davulcusu olarak davul çaldı, Libya çölünün ortasındaki bir ABD askeri üssünde oldukça tehlikeli bir performans sergiledi ve her zaman en tepeye ulaşmaya inandı.