Kaan binbir emek ve zorlukla &ccedil;alışma hayatında y&uuml;kselmiş, başarılı bir iş kariyerine sahip olmuştur. Eşi, iki &ccedil;ocuğu ve işiyle ilgilenirken, bir sahil şehrinde yaşayan babası Eşref&#39;i ise biraz ihmal etmiştir. Ancak g&uuml;n&uuml;n birinde babasının ge&ccedil;irdiği rahatsızlık, onu babasının yanına gitmeye zorlar, ancak yoğun işlerinden &ouml;t&uuml;r&uuml; babasını İstanbul&#39;a, evine getirmeyi tercih eder. Son derece iyi niyetli ve iyi kalpli bir insan olan Eşref Bey, burada y&uuml;k olduğunu hissedince geri d&ouml;nmek ister. İ&ccedil;indeki bulundukları g&uuml;&ccedil; durum, &ouml;zellikle Kaan i&ccedil;in zor kararlar almayı ve sıkı bir vicdan muhasebesini gerektirecektir.


Bizi Hatırla

Gece bitmek bilmez. Anadolu’nun bozkırında saatlerdir süren bir cinayet soruşturması herkesi yormuştur. Savcı, komiser, jandarma ve doktordan oluşan bir ekip, Kenan’la Ramazan’ın gömdüğü cesedi aramaktadır. Kenan, Yaşar’ı gömerken sarhoş olduğunu, yalnızca top gibi bir ağacı ve bir çeşmeyi hatırladığını söylemiştir. Ceset ya o tepenin ardındadır, ya bu tepenin… Engebeli, yılankavi yolların sırtında iş uzadıkça uzar. Araba farlarının titrek ışığında kuru otlar savrulur, gölgeler büyür, karanlık adım adım koyulaşır. Arap Ali, doktora yaklaşıp “Çoluk çocuk sahibi olunca anlatacak bir hikâyen olur. Fena mı?” der. “Bir zamanlar Anadolu’da, dersin, ücra bir yerde görev yaparken işte başımdan böyle böyle olaylar geçti dersin. Anlatırsın yani masal gibi.”