20. yüzyılın ilk yarısında İngiliz sömürgesi altındaki Hindistan'da geçen film, bağımsızlık mücadelesi için İngiliz yönetimine karşı "Pasif Direniş"i örgütleyen Mahatma Gandhi'nin hayatından bir kesit anlatıyor. En iyi biyografik çalışmalardan biri olarak kabul edilen Gandhi, 11 dalda aday olduğu Oscar ödüllerinden "en iyi film" ve "en iyi yönetmen" dahil tam 8 ödülle döndü. Gandhi rolünde sinema tarihinin en iyi performanslarından birine imza atan usta oyuncu Ben Kingsley'nin ise "en iyi erkek oyuncu" dalında heykelciğe uzanmasıysa pek zor olmadı. Cenaze sahnesinde yaklaşık 300.000 kişinin yer almasıyla da bir film sahnesinde yer alan en kalabalık insan sayısı rekorunu da elinde bulunduran film, çarpıcı sahneleriyle hafızalardan silinmeyecek bir yapıt. Hindistan bağımsızlık hareketinin lideri Gandhi'nin gerçek hayatından sinemaya aktarılan bu gerçekçi yapım, ülkemizde yıllarca yasaklanmış ve gösterime girememişti..

Gandhi

Birinci Dünya Savaşı sırasında bir Alman U-botu bir İngiliz gemisini batırır ve hayatta kalanları gemiye alır. Yanlış bir dönüş yaptıktan sonra denizaltı onları bilinmeyen Caprona topraklarına götürür ve burada dinozorlar ve neandertaller bulurlar.

Tanrıların dehşeti

Güzel ve seks düşkünü Emmannuelle Prevert, kocasının ateşini bir türlü alevlendiremez. Hayal kırıklığı içinde Başbakan ve Amerikan Büyükelçisi de dahil olmak üzere bir dizi VIP'yi baştan çıkarır. Kıskanç bir sevgilisi tüm fetihlerinin bir listesini ulusal basına verir ve bir skandal ortaya çıkar. Ama acaba kendi kocasını yatağa atmayı başarabilecek midir?

Carry On Emmannuelle

İşçi sınıfından Smith'ler, ailenin üç erkek çocuğunun siper savaşının acımasız gerçekliğine tanık olmalarının ardından, I. Dünya Savaşı'na dair başlangıçtaki güneşli görüşlerini değiştirirler.

Oh! Bu Ne Güzel Savaş!

İki adam, mezarları soyarak tıp fakültelerine kadavra tedarik etme işine girer.