Max Simkin günlerini kuşaklardır ailesine ait olan dükkânı işletmekle geçiren bir ayakkabı tamircisidir. Her zaman dükkânı terk edip dünyaya açılmanın, yeni yerler görmenin hayalini kurar; ancak tek yaptığı bu hayali gerçekleştiren insanların eskittiği ayakkabıları tamir etmektir. Max'in sıkıcı hayatı, dükkânın bodrumunda bulduğu baba yadigârı makinenin sihirli güçleri olduğunu fark ettiğinde sonsuza dek değişecektir.

Şans Ayağıma Geldi

Noel’den hemen önce New York’tayız. Bloomingdale’de kalan son bir çift kaşmir eldiveni aynı anda satın almak isteyen Sara (Kate Beckinsale) ve Jonathan (John Cusak) bu vesileyle tanışırlar. Eldivenlerin kimin olacağına karar vermek için Serendipity ismindeki küçük kafeye giderler. Ardından Central Park’ta paten kayarlar. Gece yıldızları seyrederler. Kraliçe Takımyıldızı’nın, Sara’nın alnındaki çillerle aynı desene sahip olduğunu farkederler. Sara telefonunu bir kitabın içine yazarak yarın onu rastgele bir kitapçıya göndereceğini söyler. Jonathan ise kendi telefonunu beş dolarlık bir banknota yazdıktan sonra bir sokak satıcısına verir. Eğer kader tekrar karşılaşmalarını isterse, kitap Jonathan’ı, para da Sara’yı bulacaktır.

Tesadüf

İki üniversite öğrencisi, Sam ve Thea, bir partide Coles ile tanıştıklarında, karşılıklı çekim hemen başlar, birlikte tutkulu ve garip bir geceye ve yoğun bir şekilde yüklü bir bağın başlangıcına yol açar. Ancak arkadaşlıklarının cinsel sınırlarını zorlamaya devam ettikçe, Sam ve Coles'un yeni başlayan romantizmi ve Thea'nın artan pervasızlığı tarafından test edilirler, ta ki ilişkileri bir korku, kızgınlık ve güvensizlik bulutunun ortasında çözülene kadar. Sekiz yıl sonra yeniden bir araya gelirler. Yüksek profilli bir reklam ajansında animatör olarak çalışan Coles, artık beş yıllık kız arkadaşı Claire ile birlikte yaşamaktadır. Thea, birlikte başarılı bir restorana sahip olduğu Miles ile mutlu bir evlilik sürdürmektedir. Sam ise Londra'da çalıştıktan sonra Manhattan'a yeni dönmüş ve kısa süre önce nişanını bozmuştur. Ancak yeniden bir araya geldiklerinde, üçü de ilişkilerini en başından beri tanımlayan karmaşık dinamiğe geri çekilir ve bağlılık ile aşkın gerçek anlamıyla yüzleşmek zorunda kalır.

XX/XY

Teşhis edilmemiş, tedavi edilmemiş ve genel olarak bağları kopuk şizofren Julien, hamile küçük kız kardeşi Pearl, güreşçi olmaya aday erkek kardeşi Chris, sempatik büyükannesi ve ağır depresyondaki Alman babasıyla birlikte yaşamaktadır.

Julien Donkey-Boy

Barry Levinson'ın bu yarı otobiyografik filmi, 1950'lerde Baltimore banliyösünde yaşayan Yahudi bir aile olan Kurtzman klanının çeşitli üyelerini izliyor. Ergenlik çağındaki Ben liseyi bitirdiğinde, siyah bir sınıf arkadaşı olan Sylvia'ya aşık olur ve bu durum kaçınılmaz gerilimler yaratır. Bu arada, Ben'in erkek kardeşi Van üniversiteye gider ve gizemli bir kadına tutulurken, babaları burlesk işini sürdürmeye çalışır.