1947 yılında Neruda siyasete atılmış ve senatör seçilmiştir. Karısı ile beraber parıltılı bir hayat yaşamaktayken hükümet tarafından ‘hain’ ilan edilince bir gecede kaçak durumuna düşer. Dostlarının tavsiyesiyle ve gizli bir operasyonla gönüllü bir sürgüne yollanır. Acar polis dedektifi Oscar ise, hükümet tarafından dünyaca ünlü şairin peşine düşüp onu yakalamakla görevlendirilir. Çok geçmeden Oscar, Neruda’yı takıntı haline getirecektir.

Neruda

Genç bir Mapuçe kadını olan Sayen, Şili’nin güneyindeki ormanlarda, büyükannesini öldüren paralı askerleri ortadan kaldırmak üzere ava çıkar. Eğitimini kullanarak hayatta kalmayı ve işleri tersine çevirmeyi başarır. Çekip gitmek ve yalnızca kendi halkını değil, diğer yerli gruplarını da topraklarını ve geçim kaynaklarını tehdit eden kötü niyetli şirketten korumak arasında seçim yapması gerekir.

Sayen

Bir manken fabrikasının müdürü olan içe dönük Juan, on sekiz yaşındaki eşcinsel oğlu Pablo ile yalnız yaşamaktadır. Pablo umarsızca dans eğitimi alırken, Juan firmada geçirdiği yirmi beş yılın ardından patronunun kendisini ortaklık için değerlendireceğini ummaktadır. Pablo acımasız bir homofobik saldırıda ağır yaralanıp hastaneye kaldırılınca, babası aralarının ne kadar açıldığını fark eder. Tanık eksikliği ve pahalı tıbbi faturalar Juan'ı hayatının sakin istikrarını temelli terk etmeye ve ayrımcılığın olduğu bir dünyada kendini yeniden konumlandırmaya zorlar. Çabaları defalarca boşa çıkar, ta ki bir gece Santiago sokaklarında oğlunu kurtarmak için kendi kurallarını koyana kadar.