Nâzım Hikmet‘in hayatı ile onu örnek almış ve tıpkı onun gibi hayatının bir dönemini Moskova’da geçirmiş Ahmet Ümit‘in hikâyesi Merhaba Güzel Vatanım drama belgeselinin konusu. İki yazarın gerçek hayat hikayelerinden yola çıkarak, Nâzım Hikmet’in Moskova’ya uzanan yolculuğunun, Ahmet Ümit’in fırtınalı hayatı ve 1980’li yıllarda Moskova’ya gidişi üzerindeki etkileri anlatılıyor. Türkiye tarihinden önemli kesitlerin de yer aldığı filmde, yazarların zorlu serüvenlerinin en dramatik yanları gösterilirken, sanat ve edebiyatın kurtarıcı gücü vurgulanıyor. Hayat kısa, sanat uzun sloganını benimseyen film, iki genç insanın, yaşadıkları çağın etkisiyle nasıl birer edebiyatçıya dönüştüklerini irdeliyor.

Merhaba Güzel Vatanım

“Güzel günler geride kalmıştı. Biliyorum da anlatamıyorum. Kirli akşamların yapış yapış elleri üzerimde. Şimdi umutsuzluğa sevk olalı beri, tüm beyazlar gri. Biliyorum da anlatamıyorum.”

 

İki insan, çok hayat: MEÇHUL DEFTER.

 

Zamanın nasıl geçtiği, geçip giderken nerelere ve kimlere uğradığı bilinmez. Cemal ve İsmail, bir koşuşturmacanın içinde ömür tüketen, bambaşka hayatlar süren iki insan. Yollarının kesiştiği bir dükkân; kitaplar arasında birtakım konuşmalar… İnsan, kendi hayatını ne uğruna yaşar? İnsan, hayatında ne olursa “İşte!” der? Sen neden buralara geldin? Fakat bir gün, tüm bu akış içerisinde yüzümüze çarpan tek bir gerçekle karşılaşırız. O zaman bütün sorular usulca çekilir, cevap boşluğunu doldurarak. İşte hayat gerçeği!

 

Mehmet Tokat, birbirine tesadüf eden insanların hayallerine, umutsuzluklarına, beklentilerine ve kalp kırıklıklarına dair samimi bir hikâye anlatıyor MEÇHUL DEFTER’de. Karakterlerinin hayatında kapılar açıyor. MEÇHUL DEFTER, âdeta bir yaşanmışlık belgesi olarak masamızın ucuna konuyor. Zaman yorgunlarının karşılaşmalar silsilesi! Herkesin kendisinden bir parçayı bulabileceği, en önemlisi yaşadıklarını düşünebileceği etkileyici bir roman.

Öyle ya, bugüne dek neleri geçiştirdiğiniz için hiç bulmadınız?

 

(Tanıtım Bülteninden)