1930'ların buhranlı zamanlarında geçiyor. Zengin bir sanayici felç geçirir. Karısı hem aileyi hem de işi devralır. Oğlu annesine tapmaktadır, ancak fakir Aina'ya aşık olunca taraf seçmek zorunda kalır.

Pärlemor

İsveçli bir ev kadını, yabancı bir arkeologla zina içeren bir ilişkiye başlar. Ancak adam, toplama kampından kurtulan bir Yahudi olarak duygusal açıdan yaralı bir adamdır, dolayısıyla ilişkileri acı verici bir şekilde zor olacaktır.

Temas

Çocuklar gerçek insan bireyler olarak ve bunun içerdiği zorluklarla birlikte. Anna ve Peiter 11 yaşındalar. Peiter'ın ebeveynleri boşanmıştır. Yılda sadece bir hafta babasıyla birlikte, Anna ile aynı adada yaşamaktadır. Çocuklar yıllardır arkadaştır. Ancak bu yıl (ergenliğe girdikleri için mi?) gerçek anlamda iletişim kurmakta zorlanırlar. Günden güne başarısız olurlar. - Bir kafenin dışında Peiter her şeyi yapabildiğiyle övünür. Anna ona düşündüğü şeyi getirmesini söyler. İçeri girer, bir misafirden ayağa kalkmasını ister ve sandalyesini Anna'ya getirir. Bu gerçekten de doğru bir şeydir ve bu sandalye başka sahnelerde tekrar ortaya çıkacaktır. Başka bir gün Peiter, birkaç saatliğine ıssız bir kuleye kapatılmaktan korkmadığını söyleyerek övünür. Anna dışarıdaki kilidi kapatır. Ancak ailesi tekrar dışarı çıkmasını engeller ve Peiter bütün gece boyunca kulede yalnız kalır. -Sonunda yedi günün tamamı geçmiştir ve tam teması engelleyen boşluk hala kapanmamıştır.