Jack Beauregard (Henry Fonda) devrinin son silahşörüdür. Suçların büyüdüğü ve organize olmaya başladığı bir devirde sadece iyi bir silah ve onu kullanan kişi artık herşeyi ifade edememektedir ve "Vahşi Batı" artık son demlerini yaşamaktadır. Vergi, merkezi otorite, senato gibi terimler gündelik hayatın popüler sözcükleri haline gelmiştir. Gözleri uzağı eskisi gibi seçemeyen ve içgüdüleriyle silahına davranan Jack, Vahşi Batı'nın acımasız dünyasında yaşlanabilecek kadar yaşamış bir silahşör olarak kimseyi öldürmekten yana değildir. Yinede eski düşmanları ve ondan daha hızlı olduğunu kanıtlamak isteyen şöhret meraklısı pek çok silahşör Jack'i ortadan kaldırmak istemektedir... Tam bu anda karşısına çıkan ve kendisine Hiç kimse (Terence Hill) diyen genç, ona hayatının son günlerini huzur içerisinde geçirmesini sağlayacak bir teklifte bulunur. Jack'in kaderi Vahşi 150 ile kesişecek ve adı tarih kitaplarına geçecektir...

Benim Adım Hiç Kimse

La clinica dell'amore

1935'in faşist İtalya'sında, doktorluk eğitimi almış bir ressam, Eboli yakınlarındaki ücra bir bölgeye sürgüne gönderilir. Zamanla köylülerin güzelliğini ve bilgeliğini takdir etmeyi ve yalnızlığının üstesinden gelmeyi öğrenir.

İsa Eboli'de Durdu

Leonidas, of noble lineage but poor, serves in the house of Count Aristide Of the Fava Dongo, waiting patiently for his death to arrive. He dies at last, but rumors reveal that, on his deathbed, the Count has decided to leave everything to Marco (Claudio Ercoli), his illegitimate and retarded son who secretly grew up in a boarding school. In the meantime, the whole family of Leonida moves to the luxurious estate as for certainly no one wants to miss out on this wealth opportunity...