Filmde, 1860’ların İtalyası’nın hızla değişen toplumsal yapısına uyum sağlamaya çalışan yaşlı bir prensi canlandıran Burt Lancaster, statüsünü ve yaşam tarzını sağlama alma çabasıyla yeğeni Tancredi’nin (Alain Delon) zengin bir tüccarın kızı olan Angela’yla (Claudia Cardinale) evliliğini ayarlar; ve filmin final bölümünü oluşturan neredeyse bir saate yakın balo sahnesi boyunca, hem ait olduğu toplumsal sınıf hem de kendi geçmişiyle bugünü üzerine derin düşüncelere dalar. Birey ve toplum arasındaki etkileşimi büyüleyici ve görkemli bir dille anlatan böyle bir filmi, ancak Visconti gibi aristokrat kökenli bir Marksist yönetebilirdi. (Lancaster, rolünü Visconti’nin karakterinden yola çıkarak canlandırdığını söylemiştir). Aristokratların artık gücün yeni zenginlerin eline geçtiğini kabullendikleri balo sahnesi, haklı olarak sinema tarihinin en ustaca çekilmiş sahnelerinden biri olarak kabul edilir.

Leopar

Amerikalı dul Kathryn West, zengin kocasının ölümünün ardından İtalya'ya göç eder ve lüks bir villada münzevi bir yaşam sürmeye başlar. Yerli bir adamın cazibesine çabucak kapıldıktan sonra, onun villaya taşınmasına izin verir ve ikisine daha sonra kız kardeşi de katılır, bu da kısa süre sonra komplikasyonlara yol açar.

Paranoia

Polis komiseri Santamaria, kimliği belirsiz mimar Bay Garrone'nin cinayetini araştırmaktadır. Soruşturma kısa sürede onu Torino'nun yüksek sosyetesinin içine sürükler. Santamaria, Anna Carla'dan şüphelenmekte ve aynı zamanda ona aşık olmaktadır. Lello, Anna Carla'nın eşcinsel arkadaşı Massimo'nun sevgilisidir. Gerçeği bulmak için başka bir yol izlemektedir ve elde ettiği sonuçlar Polisin kafasını karıştırmaktadır. Ama başka bir cinayet daha işlenir...

The Sunday Woman

Stendhal'in Fransız edebiyatının eskimeyen başyapıtının bu uyarlaması, kalbini ve ruhunu Kilise yerine aşka veren genç bir başpiskopos olan Fabrice Del Dongo'nun (Grard Philipe) hikayesini anlatırken, Sanseverine Kontesi (Maria Casares) etrafındaki herkesin hayatında çalkantılara neden olur. O da kendisini arzulayan yüksek mevkilerdeki kişilerin kıskanç intikamlarına maruz kalır. Fabrice işlediği suçlardan dolayı hapse atılır ve burada yalnız penceresinden gardiyanının kızına aşık olur ve cüretkar bir kaçış planı yapar, ancak kız onun planını delilik olarak nitelendirir ve kaçışı başarılı olursa onu bir daha asla görmeyeceğine dair Meryem Ana'ya yemin eder. Parma Charterhouse, insanın Tanrı'ya olan arzusu ile aşk arzusunun çatıştığı arzularla patlar.