Canterbury'e giden bir grup keşiş, yolda vakit öldürmek için birbirlerine öyküler anlatmaya başlarlar. Fakat bütün bu öykülerin ortak bir yanı vardır: hepsi de son derece açık saçık öykülerdir. Bu noktadan itibaren sırayla anlatılan öyküleri dinlemeye ve izlemeye başlarız. Açık saçık olmalarının yanında aslında hepsi de, kilise ve papazların yaşam tarzlarına yöneltilen bir eleştiri ve insan doğasında bulunan zaafların mizahi bir yoldan ele alınmasını içermektedir.

Canterbury Öyküleri

Bir grup genç oyuncu, bir seri katil hakkında yeni bir müzikalin provasını yaparken, azılı bir psikopat yakındaki bir akıl hastanesinden kaçar.

StageFright

Michael on bir gün içinde nişanlısı Helen ile evlenecektir. Ancak, hiç tanımadığı Sarah ile tesadüfen karşılaşması, oracıkta baştan çıkarılması ve ona karşı koyamaması nedeniyle tüm planlarını altüst etmekle tehdit eder.

11 gün 11 gece

Günahkârlar Manastırı, öz babası tarafından tecavüze uğrayan ve günahları için bir manastıra gönderilen, burada bir rahibe aşık olan genç bir kız olan Susanna'nın hikâyesidir. Ancak diğer rahibeler kıskanç ve öfkelidir, Susanna'yı kendileri için isterler ve onu Şeytan tarafından ele geçirilmekle suçlarlar.

Günahkarlar Manastırı

Hali vakti yerinde bir aileden gelen genç bir adam olan Alessio, iki yıl önce annesinin ölümünden beri dilsizdir. Daha sonra yeniden evlenen babası, iyileşmesi için onu baldızının taşradaki evine gönderir. Orada kalırken Alessio, üvey annesi, teyzesi ve malikanede çalışan genç bir sanat restoratörü ile ilgili erotik fanteziler kurar ve bunların hepsi babasının cinsel ilişkiye girdiği kişilerdir.