Vanessa Springora kendini nasıl ünlü bir yazarın etkisi altında bulduğunu anlatıyor. 1986 yılında kız 13 yaşındaydı; adam ise neredeyse 50. Nasıl cinsel, edebi ve psişik olmak üzere üçlü bir tacizin kurbanı olduğunu anlatıyor. Ancak kendi bireysel hikâyesinin ötesinde, bir dönemin aşırılıklarını ve yetenek ve şöhretin kör ettiği bir çevrenin kayıtsızlığını da sorguluyor.

Rıza

Fransa'nın ilk siyahi sahne sanatçısı olan palyaço Chocolat, Belle Epoque Paris'inin çok popüler olan gösterisinde arkadaşı Footit ile eşi benzeri görülmemiş bir ikili oluşturduktan sonra anonimlikten şöhrete ulaşır. Ancak kolay para, kumar ve ayrımcılık dostluklarına ve Chocolat'nın kariyerine zarar verir.

Chocolat

Yeni Dalga akımı bünyesinde çektiği filmlerle müthiş bir ün ve hayran kitlesine kavuşan yönetmen Jean-Luc Godard (Louis Garrel), 1967'de Çinli Kız (La Chinoise) filmini çekerken başrolde oynattığı Anne Wiazemsky'e (Stacy Martin) aşık olur ve ikili kısa süre sonra evlenir. Genç Anne çok mutludur, ancak Mayıs 1968 olaylarının gelişiyle Godard devrim düşüncesiyle fazlasıyla meşgul olmaya, evliliğini ve eşini ihmal etmeye ve farklı bir insana dönüşmeye başlar.

Godard ve Ben

Fransız sinemasının en saygın isimlerinden Philippe Garrel yine aşkın ve âşıkların gizemli girdabına dalarak karmaşık ilişkileri ele alıyor; siyah-beyaz romantik filmin odak noktasında Garrel’in kızı Esther’in canlandırdığı, sevgilisinden ayrılan genç öğrenci Jeanne yer alıyor. Aşk acısı çeken Jeanne, üniversitede felsefe hocası olan babasının yanına taşınır. Evde ilk karşılaştığı, babasının yeni kız arkadaşı Ariane’dır. Ariane, Jeanne’la yaşıt, üstelik babasının öğrencisidir. Aynı evde farklı aile dinamikleriyle aşk ilişkisi çakışınca ortaya yönetmen Garrel’in alametifarikası, bir yanıyla komik bir yanıyla trajik insani durumlar ortaya çıkar.

Günübirlik Sevgili

Şehrin göbeğinde, bir kulenin sakinleri bir sabah uyandıklarında binalarının, içinden geçmeye çalışan her şeyi yutan tuhaf bir karanlık madde olan, kapı ve pencereleri kapatan opak bir sisle örtülü olduğunu görürler. Kapana kısılan bina sakinleri kendilerini organize etmeye çalışırlar, ancak hayatta kalabilmek için yavaş yavaş en ilkel içgüdülerine yenik düşerler, ta ki dehşete düşene kadar...