İspanyol ustanın bu göz kamaştırıcı ilk uzun metrajlı filmi, 1940'ta, İspanyol İç Savaşı'nın bitiminden hemen sonra, Kastilya Bölgesi'nin kırsalında geçiyor. Küçük Ana, köy sinemasında gösterilen James Whale'in Frankeştayn filminden hem çok etkilenmiş hem de kafası karışmıştır. Ana'nın çokbilmiş ablası İsabel, sinsice canavarın aslında ölmediğini, ruhunun yaşadığını ve gözlerini kaparsa Ana'nın onu çağırabileceğini söyler. Fazla diyalogdan kaçınan bu büyüleyici, kinayeli öykü masumiyet, yanılsamalar ve çocukluk anıları hakkında şiirsel bir seyirlik.

Arı Kovanı'nın Ruhu

Juan, Madrid'den ve Endülüs kıyısındaki bir madende çalışan kız kardeşi Ana ile olan ensest ilişkisinden kaçar. Yerel bir tezgâhtar kız olan Rosario ile arkadaşlığı romantizme dönüştüğünde, Ana ilişkilerini yeniden canlandırmak için ortaya çıkar. Juan önce direnir ama Ana, Juan'ın sevebileceği tek erkek olduğunu söyleyerek kalır. Juan Rosario'dan uzaklaşır. Madenin sorunları vardır: Kötü depolanmış radyoaktif atıkların neden olduğu yüksek kanser oranları. Yabancı bir güvenlik mühendisi olan Petersen, Ana ile bağlantı kurmaya çalışır, reddedilir ama deniz kıyısındaki bungalovunda kalmasına izin verir. Juan, Ana'nın gitmesini istemek için onu arar, ancak Petersen ile tartışır. Ölüm, arzu ve özlem birbirini kovalar.

Rüzgâra Karşı

Kontes Elizabeth Bathory, gençliğini ve güzelliğini korumak için kocasıyla birlikte bakirelerin kanını almak için komplo kurar.

The Legend of Blood Castle

İspanya, 1973. Diktatör Francisco Franco 1939'dan beri ülkeyi demir yumrukla yönetmektedir; ancak artık çok yaşlı ve hasta bir adamdır. Zayıflamış rejimin geleceği tehlikededir. Amiral Carrero Blanco onun doğal halefidir. Bask terör çetesi ETA, diktatörlüğün devam etmesini önlemek için onun ölmesi gerektiğine karar verir.

Ogro

Yozlaşmış bir yetimhanenin kızları, sadist anneler tarafından kötü bir şekilde sakatlanmış bir doktora satılmaktadır. Doktorun uğursuz amacı, kızları deneysel beyin ameliyatlarında kobay olarak kullanmaktır.