Usta yönetmen Istvan Szabo'nun dünya çapında ses getiren ünlü filmi. Bir Alman tiyatro oyuncusu Faust oyunundaki performansıyla beklemediği bir başarı kazanır. Bu arada, İkinci dünya savaşı Almanya'sında Naziler iktidara gelirler ve her konuda olduğu gibi, tiyatro konusunda da ülkede karmaşa yaşanır. Arkadaşları teker teker öldürülen yada ülke dışına kaçan tiyatro oyuncusu, Naziler karşısında oyununu çok iyi sergilediğinin farkına varır ve içsel bir hesaplaşmaya girer. Film gösterildiği yıl Cannes film festivalinde senaryo, Oscar ödüllerinde ise yabancı film ödüllerini kazanmıştı.

Mefisto

Bir adamın hikâyesi Hitler'in yükselişiyle paralellik gösterir. Birinci Dünya Savaşı'nda yaralanan Avusturyalı Klaus Schneider, Dr. Emil Bettleheim'ın gözetiminde iyileşir. Bettleheim, Schneider'in intihara meyilli hastalara yardımcı olabilecek empati ve durugörü güçlerine sahip olduğunu keşfeder. Savaştan sonra, bir arkadaşı menajeri, bir diğeri de sevgilisi olan Schneider, adını Eric Jan Hanussen olarak değiştirir ve Berlin'e giderek salonlarda ve tiyatrolarda hipnotizmacı ve durugörü uzmanı olarak sahne alır. Her zaman doğruyu söyler, bu da onu güçlü Nazilerin dikkatini çeker. Onların yükselişini (onlar için iyi bir propaganda) ve şiddetini (o kadar da iyi değil) öngörür. Acı çekiyor ve risk altında. Hanussen'in geleceği ne olacak?

Hanussen

Thomas Edison'un elektrik ampulünü dünyaya tanıttığı 1880 yılında Budapeşte'de doğan ikiz kızlar Dóra ve Lili'nin hikâyesi. Kız kardeşler kısa süre sonra yetim kalır ve çocukluklarında ayrılırlar ve farklı yollar izlerler: biri safça idealist, bombacı bir anarşist, diğeri ise şımarık, hedonist bir fahişe olarak büyür. Yolları 1899 yılbaşı gecesi Orient Express'te bir kez daha kesişir...

My Twentieth Century

Janos ve Kata, İkinci Dünya Savaşı sırasında bir araya gelir ve Nazilerden saklanmak için karı koca gibi davranmak zorunda kalırlar. Yeni ilişkilerinin yoğunluğu ve boğucu yakınlığı ve kendilerini içinde buldukları koşullar, onları geçmiş önyargıları ve varsayımlarıyla yüzleşmeye ve gerçekten inandıkları şeylere meydan okumaya zorlar.