Şair, yönetmen, gazeteci ve aydın olan çok yönlü sanat adamı Pasolini, İtalyan sanat ve siyaset çevrelerinin de en tanınmış isimlerinden biri olarak görülüyordu. Öldürüldüğünde, hakkında bazı söylentiler ve cinayetle ilgisi olabilecek şüpheliler ortaya çıkmış, fakat gerçek katil asla bulunamamıştı. 2005 yılında, bazı yeni kanıtların ele geçmesiyle birlikte cinayet dosyası yeniden gündeme geldi. Yönetmen Abel Ferrara, bu çok yönlü sanat adamının son günlerini siyaset ve sinema tarihini harmanlayarak ele alıyor.

Pasolini

Romanyalı bir kız, küçük kasaba hayatından sıkılmış, televizyonda izlediği İtalyan yapımı arkası yarın tarzı dizilerdeki şatafatlı yaşantılara özenmiş ve oralara girebilmeyi hayal etmektedir. Bir gece kulübünde eğlenirken, yapımcı olduğunu söyleyen yeni tanıştığı Gabriel tarafından İtalya'daki bir reality şov programının kastına davet edilir. Fakat oraya vardığında bir kadın satıcısı olan Manol'a satılır ve sokaklarda çalışmaya zorlanır. Bunlar yetmezmiş gibi oyuncularının film çekimi sırasında tecavüze uğradığı ya da işkence gördüğü ve sonunda gerçekten öldürüldüğü filmler çeken sadist Ettore'nin gelişiyle işler daha da kötüye gider.

Kayıp Umut

Zaman Venedik festivalini göstermektedir. Dev bir turist gemisi ise Venedik limanına yanaşmaktadır. Bu gemi ile bu inanılmaz festivali görmeye gelen altı kişilik arkadaş grubu ise oldukça heyecanlıdırlar. Ancak bu altı kişiden oluşacak grup Venedik de hayatlarının en korkunç günlerini geçirecek ve sağ kalmak için de korkunç bir savaş vermek zorunda kalacaklardır.

Venicephrenia

Yıl 1764'tür. Josef bir yılı aşkın bir süredir Venedik'te istikrarsız bir hayat sürmektedir. Bir opera bestecisi olmayı ummaktadır. Yetenekli ve kendini kanıtlamış bestecilerle dolu şehir ona kapalı görünmektedir. Kemancı olarak iş ararken, zengin bir genç kadının yörüngesine girer. Kadın sayesinde salonlarda çalma fırsatı bulur. Ama asıl fırsatı, çapkın bir markizin sevgilisi olduğunda ortaya çıkar. Markiz ona dünyevi görgü kurallarını öğretir, taşra terbiyesinin izlerini siler ve onu dini hoşgörüsüzlükten uzak, hedonist bir varoluşla tanıştırır. Böylece dönüşen Josef inanılmaz bir görev alır: Avrupa'nın en büyük tiyatrosu olan San Carlo için bir opera yazmak.