Film, dört ana bölümden oluşuyor. Sırasıyla, barlarda fahişeliğe zorlanan genç bir kadının; şeker kamışı tarlasının uluslararası bir Amerikan şirketine satıldığını öğrenen ihtiyar bir çiftçinin; emperyalizme karşı isyan bayrağı açan devrimci bir öğrencinin ve son olarak, başta silahlı mücadeleye karşı olsa da, devlet terörü karşısında gerilla harekete katılmayı seçen yoksul bir köylünün hikayelerine tanık oluyoruz. Tüm bu episodlar, Küba’yı temsil eden, şairane dış sesle birbirine bağlanıyor. Yer yer Sovyet propaganda filmlerinin, özellikle de Eisenstein’ın etkisinin hissedildiği filmin en büyük özelliği, devrime giden yolda kahramanlaşan isimlere hiç yer vermeden, tamamen sıradan insanların hikâyelerine odaklanması.

Ben Küba

Bebekken annesi tarafından terk edilen genç Luis (Toni Fuentes), her şeyden önce annesiyle yeniden bağlantı kurmak ve onu neden terk ettiğini bilmek istemektedir. Yaptığı araştırmalarda annesinin Hollanda'da olduğunu görür ve hiç düşünmeden Amsterdam'a gider. Orada, kendisine aşık olan bir başka İspanyol kadın Margot'un (Agata Lys) beyni olduğu, reşit olmayan erkek çocukları için fuhuş yapan bir şebekenin parçası olur. Annesini bulduğunda, bu ilişkiyi görmezden gelen annesi ve üvey kızı Nora onu baştan çıkarmaya çalışır.