Bir zamanlar dünyaca ünlü bir gazeteci olan David Charleston, şimdi Michigan Gölü'ndeki Thunder Rock deniz fenerinin bakımını yaparak tek başına yaşamaktadır. Maaş çeklerini nakde çevirmiyor ve aylık müfettiş ziyaretleri dışında kimseyle görüşmüyor. Yalnızken, 19. yüzyılda 60 kadar yolcusuyla batan bir paket gemide ölenlerle yaptığı konuşmaları hayal ediyor. Onların hayatlarını, sorunlarını, korkularını ve umutlarını hayal eder. Bu sohbetlerden birinde, 1930'larda önce editörlerini, sonra da halkı faşizmin tehlikeleri ve savaşın kaçınılmazlığı konusunda umutsuzca ikna etmeye çalıştığı kendi çabalarını hatırlar. Çok az kişi dinledi. Yolculardan biri, evde kalmış bir kız, erkeklerin egemen olduğu bir dünyadan bağımsızlık arayışının öyküsünü anlatıyor. Bir de kabul edilemez yöntemler kullandığı için sürgün edilen bir doktorun durumu vardır. David hayattan umudunu kesmiştir ama hayali yolcular ona gelecek için umut verir.

Thunder Rock

Günümüzün üç hacı adayı, Canterbury yolu üzerindeki küçük bir kasabada işlenen tuhaf bir suçu araştırır.