20. yüzyılın başlarında bir köyde bir dizi açıklanamaz cinayet işlenir. Tüm kurbanlar taşa dönüştürülmüş genç erkeklerdi. Bu ölümlerin faili o kadar iğrenç bir varlıktı ki, ölümcül bakışlarının gücünü kullanarak izleyenleri dönüştürüyordu. Yaratık çoğu zaman güzel ve baştan çıkarıcı bir kadın şeklini alıyordu, ancak dolunay dönemlerinde vahşi ve ölümcül, yaşayan bir dehşete dönüşüyordu. Ölümleri araştırmak için gelen bir profesör, yanında Gorgon hakkındaki bilgisi herkesin tahmin edebileceğinden çok daha derin olan güzel asistanını da getirmiştir.

The Gorgon

Birleşmiş Milletler için çalışan Amerikalı bir araştırmacı, Alman bir bilim insanı ve İngiliz bir muhabir, İsviçre Alpleri'yle sınırlı ve kalın, hareketli bir bulut, telepatik bir kız, canlı bir ölü adam ve başka bir gezegenden gelen dokunaçlı, kiklopik varlıkları içeren bir dizi kaybolma ve sakatlanma-ölüm olayını araştırmak için güçlerini birleştirir.

The Crawling Eye

Tunus, 1943. C Bölüğü'nün savaş yorgunu askerlerine Tunus'ta terk edilmiş bir çiftlik evini işgal etmeleri emredilmiş. Bir topçu gözlem noktası kuracak ve Tunus'u kurtarmak için yaklaşan saldırıdan önce düşman hareketlerini rapor edeceklerdir. Ancak Alman piyadeleri operasyonlarını keşfeder. Bu küçük toprak parçasının kontrolü için yapılacak savaş, Tunus'u kimin kontrol edeceğini belirleyecek, daha da önemlisi, demokrasiye karşı faşizm savaşının galibi olacaktır.

The Steel Bayonet

Jim Dixon kendini hiç de şanslı hissetmemektedir. Üniversitede işini kaybetmemek için dalgın ve sıkıcı Profesör Welch'in emirlerini yerine getirmek zorundadır. Daha da kötüsü, Profesör'ün bir arkadaşı olan heyecansız ama nevrotik Margaret Peel'e bulaşmayı başarmıştır. Her şey bir yana, bar bulunabilecek tek dostane yerdir. Welch klanının korkunç bir hafta sonu toplantısında oğlu Bertrand'ın gelişiyle mutsuzluğu tamamlanır. Betrand'ın ağzı bozuk ve hödük olmasından ziyade -ki öyledir-, Jim'in sadece hayal edebileceği türden muhteşem ve ulaşılmaz bir kadın olan Christine Callaghan'a eşlik etmesidir.