Georges Down sendromludur ve bir akıl hastanesinde yaşamaktadır, Harry ise genç satışçı adaylarına dersler veren meşgul bir iş adamıdır. İş hayatında başarılıdır ancak karısı onu terk edip iki çocuğunu da yanına aldığından beri sosyal hayatı tam bir felakettir. Bu hafta sonu çocukları onunla buluşmak için trenle gelmiş, ancak her zamanki gibi çalışan Harry onları almayı unutmuştur. Ne karısı ne de çocukları onu bir daha görmek istememektedir ve o da kederli ve öfkeli bir şekilde taşra yollarında araba sürmektedir. Kendisi dışında herkes ailesiyle birlikte eve gittiği için kurumdan kaçan ve annesi ölmüş olan Georges'a neredeyse çarpıyordu. Harry Georges'tan kurtulmaya çalışır ama Georges yeni arkadaşını bırakmaz. Sonunda ikisi arasında özel bir dostluk oluşur, bu dostluk Harry'yi farklı bir insan yapar.

8. gün

Rosa la Rose, Les Halles'in en güzel fahişesidir. Her müşteri onu ister ve o da her şeyi kabul eder. Pezevengi sempatik ve cömert bir adamdır ve Rosa'nın hayatı hakkında anlatılacak pek bir şey yoktur. Ta ki bir gün genç bir adam olan Julien ile tanışıp ona aşık olana kadar. Ama çılgın bir aşk için hayatını terk etmeye değecek midir?