Anna, babası Karl ile birlikte Kuzey Norveç'in kenar mahallelerinde bir yerde yaşamaktadır. Karl, eski karısının kendisini aldattığını anladığında onu öldürmüş ve yeni doğan renkli çocuğunu denize atmıştır. Şimdi Karl onun hayaleti tarafından rahatsız edilmekte ve ciddi bir içki sorunu yaşamaktadır. Anna hayatının aşkını aramaktadır, ancak etrafta pek bekâr yoktur - ta ki dağın diğer tarafında başka bir küçük aile keşfedene kadar. Karl'ın yaşlarında yarı alkolik bir dul, oğlu Peder ve denizden bir tahta parçası üzerinde gelen siyah evlatlık oğlu Ante ile tanışırlar.

The Black Lapp

Kocası tarafından şiddete maaruz kalan Anna, 8 yaşındaki oğlunu da yanına alarak, Oslo'ya kaçar ve çocuk koruma servisi tarafından gözetlenmek suretiyle gizlice büyük bir eve yerleşir. Çocuğunun kendi odasında rahatça yatması için bir bebek telsizi alan Anna, telsziden başka bir yardıma muhtaç çocuğun feryadını duyar ve onunla yakınlık kurar. Bir yandan sürekli kocasının onu bulma ihtimaline karşılık tetikte olan Anna, bir yandan da yaşadıklarının gerçek olup olmadığı ile ilgili paranoyalara kapılmaktadır.