Hikayesi 20 yılı aşkın bir süreyi kapsayan filmde, üç kadının genç kızlıktan orta yaşlarına gelmeleri, hayatlarına yön veren önemli olayların eşliğinde anlatılıyor. Bu yolculuğu izlerken de Sovyetler Birliği'nde sıradan insanların günlük yaşam akışına tanık oluyoruz. Hikayenin merkezinde olan kadınlar aslında Moskova'lı değiller ve yurt gibi bir yerde yaşıyorlar. Kadınlardan özellikle biri, evlilik yoluyla sınıf atlamak konusunda kararlı ve ana olaylar da bu hikaye etrafında dönüyor * Bu Sovyet kült filmi, aldığı Oscar ödülünün yanı sıra 1980 yılında Berlin Film Festivali'nde Altın Ayı ödülüne aday gösterilmiştir.

Moskova Gözyaşlarına İnanmıyor

1980'de Paris'te bir Sovyet ajanı olan Andrei Borodin'in anılarıyla başlayan hikaye, 1943'te Stalin, Roosevelt ve Churchill'in Tahran toplantılarına kadar uzanıyor. Yüksek rütbeli bir Nazi subayı, Müttefik kuvvetlerini zayıflatmak amacıyla üç dünya liderine suikast düzenlemek için bir plan geliştirmiştir. Planını gerçekleştirmesi için Alman ajan Max Richard'ı görevlendirir, ancak Andrei'nin hızlı hareket etmesi ve düşünmesi sayesinde plan başarısız olur. Andrei Tahran'dayken şehirde yaşayan Marie Louni adında Fransız bir kadınla tanıştı ve kısa ama yoğun bir ilişki yaşadılar. Yaklaşık kırk yıl sonra, Nazi subayı yakalanmıştır ama bu uzun sürmez. Teröristler tarafından serbest bırakılan subay, planlanan suikastları gerçekleştiremeyen Alman ajanının peşine düşmüştür. Max, kendisini saklayan genç bir Fransız kadın olan Françoise'ın yanında yaşamaktadır.