Bruno mükemmel bir hayatı olan bir mimardır: İyi bir ailesi ve iyi bir işi vardır. Her neyse, Bruno'nun içinde derin bir huzursuzluk hissi vardır. Yalnız kalmak ve kendini bulmak için karısından ayrılmaya karar verir. Bir iş adamı ona Santiago şehrinde ikonik bir simge yapı inşa etmesini teklif eder. Bu mesleki meydan okumayla motive olan Bruno, mesleki bir yolla hayatında bir dönüm noktası bulabileceğini hisseder. Çevik, enerjik, büyüleyici ve eşcinsel olan Fer adında genç bir tarih öğretmeniyle çalışmaya başlar. Aralarında beklenmedik ve yoğun bir aşk başlar. Bu noktada yoluna karar vermek zorundadır. Öğrendiği en büyük şey: Yeniden ayağa kalkmanın en iyi yolu sadeliktir.