Viyana, 1920. Avusturya-Macaristan İmparatorluğu çökmüştür. Peter Perg, yıllarca süren esaretin ardından Büyük Savaş'tan evine döner. Ancak eve döndüğünde gördüğü Viyana, bir zamanlar tanıdığı Viyana'ya hiç benzememektedir. Yeni Avusturya Cumhuriyeti sosyal ve sanatsal özgürlüklerle gelişmektedir, ancak anti-demokratik hareketler ve işsizlik baş göstermektedir. Memleketinde bir yabancı olarak, eski yoldaşlarından biri öldürüldüğünde hayatı daha da kötüye gider. Birdenbire gazilere yönelik gizemli cinayetler artmaya başlar. Kurbanlarla kişisel bir bağı olan Perg, katili adalete teslim etmeye karar verir. Daha derin ve ortak bir geçmişe sahip olduğu soğukkanlı adli tıp doktoru Theresa Körner'de bir müttefik bulur. Soruşturmaları onları şehrin en karanlık köşelerine götürürken, acımasız ve sistematik bir katille ve polis teşkilatı içindeki entrikalarla yüzleşirler. Ancak katilin ağı Perg'in etrafını sardığında, hayatının ahlaki ikilemiyle karşı karşıya kalır.

Hinterland

Viyana'da zalim ve korkunç bir seri katil kol gezmektedir ve bu seri katil özellikle hayat kadınlarını hedef almaktadır. Bu sırada Özge Viyana'da taksi şoförlüğü yapmakta ve evini geçindirmektedir. Özge çok sert bir kadındır ve kimseye taviz vermeden bir erkek gibi yaşamaktadır. Fakat Özge'nin hayatı yine geç saatlerde tamamladığı vardiyasından eve döndüğü bir gece tamamen değişir. Çünkü Özge evine girip penceresini açtığı zaman bu seri katil ile yüz yüze gelir. Katil hemen karşı pencerede bir başka hayat kadınını vahşice öldürmüştür ve direk olarak da Özge'nin suratına bakmaktadır. Hemen polisi arayan Özge fazla ciddiye alınmaz ancak bu korkunç katilin durdurulması şarttır. Özellikle de Özge'nin ailesinin hayatı mevzu bahis olunca!