Québec’ten çıkan bu renkli komedi, vaktiyle bağışladığı spermlerden 533 kadar çocuk doğduğunu yeni öğrenmiş olan orta yaşlı bir dalgacıyı konu alıyor. Üstelik çocukların birçoğu, varlıklarına sebep olan kişiyle tanışmak üzere kliniğe dava açıyor. David tam hayatını kontrol altına almaya karar vermişken hayatı düşündüğünden çok daha karmaşık bir hal alıveriyor. Sperm bağışlamak belli ki onun tek yeteneği ve namlı bir boğaya göndermeyle kendisine “Starbuck” diye bir lakap bile takılmış. Bu gelişmeler üzerine, arkadaşı olan sakar avukatın yardımıyla, kimliğini gizli tutmak üzere harekete geçiyor. Ancak kim olduğunu açık etmeden çocuklarıyla buluşmaya da başlıyor. Bu kadar çocuk varken, çeşitlilik kaçınılmaz oluyor elbette...

Benim 533 Çocuğum Var

Her Pazartesi akşamı arenada bir araya gelen on bir adam, ait oldukları "garaj" liginin hokey takımı olan Boys'un formasını sevgiyle giyerler.  Saygıdeğer antrenörleri Stan'in sevgiyle söylediği gibi, kalplerinde "disk" dövmesi var. Avukat, polis, tamirci ya da işsiz olmaları fark etmez, soyunma odasına girdikleri anda herkes yaşını, işini ve sorunlarını unutur.

The Boys

Pierre-Louis Cinq-Mars başarılı bir borsacıdır. Hayatındaki her şey düzenlidir - hisse senedi yatırımları, lüks arabası, son model bilgisayarı, şık ve zevkli kıyafetleri... Son derece tahmin edilebilir olacak kadar düzenlidir.  Camping Pigeon kamp alanının sahibi Jackie Pigeon, her zaman istediğini elde eden bir girişimcidir. İşlerini emin ellerle yürütür ve kamp alanındaki her şey sorunsuz işler. Hayatı Pierre-Louis'ninkinin tam tersidir - oldukça dağınıktır, mütevazı bir geliri vardır, gösterişli ve seksi kıyafetler giyer... hayatındaki her şey zevksizliğin sınırında gezinir.  Normalde yolları kesişmeyecek olan, tamamen farklı dünyalardan gelen iki insan.