Gururlu İrlandalı Bridie Quilty, İkinci Dünya Savaşı Avrupa'yı kasıp kavururken Dublin'e gider. Yolculuğu sırasında, kendisini Nazi casusu olarak işe alan J. Miller ile karşılaşır. Müttefiklerin en yeni saldırı planları hakkında önemli bilgilere sahip olan bir Alman casusunun kaçmasına yol açacak gerekli bilgileri elde eder. Ancak İngiliz subay David Baynes'in gelişi ve Bridie'ye aşık olması beklenmedik sonuçlara yol açar.

I See a Dark Stranger

Anna Sewell'in 1877 tarihli klasik romanı, İngiltere'de geçen bu aile dramında güzel bir şekilde hayat buluyor. Black Beauty'nin kendi bakış açısından anlatılan hikaye, tayın doğumunu çevreleyen ayrıntılara ve insan algısına (hayatı boyunca çeşitli sahipleri olmuştur) ışık tutuyor. Bazı sahipleri şefkatli olsa da, hiçbiri tayın ilk sahibi olan Joe Evans (Mark Lester) kadar şefkatli değildir.

Black Beauty

Thomas Crimmins İrlanda'daki bir hapishanede yeni bir gardiyandır. Genç, saf ve idealisttir; suçlulara adalet dağıtarak ülkesine hizmet etmeye kararlıdır. Ancak amiri Regan, mahkûmların da insan olduğunun farkındadır ve Regan, devletin mahkûmları idam etmesine neden olan "göze göz" tavrından bıkmıştır. Crimmins yeni dünyasında her şeyin siyah ve beyaz olmadığını görmeye başlar ve mahkûmlardan birinin karısı olan Kathleen ile ilişki kurduğunda, tutumu değişmeye başlar. Kathleen'in kocasının kaderini hak etmediğini gösteren yeni kanıtlar ortaya çıktığında, Crimmins görevi ve insanlığı arasında kalır.