Eski Nazi Klaus Abard, yaşlanmayı geciktirici haplar alarak 1990'lara kadar hayatta kalır. Bir zaman yolculuğu yaparak 1944'teki Almanya'ya dönmeyi ve Hitler'e bir hidrojen bombası hediye ederek savaşı kazanmayı planlamaktadır. Ne yazık ki pilot, kadın peşinde koşan Karel Bures, yolculuk sabahı ölür ve ciddi ikiz kardeşi Jan, komplodan haberi olmadan onu taklit eder. Bombayı kaybettiklerinde ve 1941'de Nazilerin zaferi hissettikleri bir zamanda Hitler'in sığınağının yakınına indiklerinde plan ters gider. Bures, komploculardan ikisiyle birlikte Naziler tarafından yakalanmaktan kaçar ve zaman makinesine geri döner. Bures makineyi onların gidişinden bir gün önceye dönecek şekilde programlar, çünkü o zaman kardeşini kurtarabileceğini ve komployu bozabileceğini düşünmektedir.

Yarın kendimi çayla haşlayacağım

1919'da, Alman ordusu özel birlikleri tarafından katledilen, barışsever ve devrimci kişiliğiyle tüm zamanların insanlık anıtı Rosa Luxemburg... Seçkin bir aydın olmasının yanı sıra, meydanlarda bilimsel sosyalizmi kararlılıkla savunan Rosa Luxemburg, barışçı ve eşitlikçi bir dünya için mücadele veriyordu. Buna ulaşmak için de, kendi deyişiyle, nefret etmeyi öğrenmesi gerekecekti. Ama nefret etmek, onun yaşamı boyunca öğrenemediği belki de tek şeydi. Bu film, hem kendine, hem de çağdaşlarına karşı, ilkeli tutumuyla ikilem içinde çırpınan akıllı ve cesur bir kadının yaşam dönemeçlerine ışık tutuyor...

Rosa Luxemburg

Bir asker kralın kuzeninin kolunu kestikten sonra, kral orduyu devre dışı bırakmaya karar verir. Tabii ki generaller bundan hiç hoşlanmaz ve kralı öldürmeye çalışırlar. Suikastçı, aktris Evelina Keleti şeklinde yapay bir beden ve psikopat seri katil Fany Stubova'nın beynine sahip olmalıdır. Ayrıca kralı uyaran astrolog Stuart Hampl'ı da öldürmeyi başarırlar. Yanlışlıkla Hampl'ın beyni suikastçının bedenine yerleştirilir, aktris Keleti öldürülür ve kaos başlar.