Hayatta henüz yolunu bulamamış amaçsız bir ergen olan Nicolas, büyükannesi ve büyükbabasının evinden ayrılır, otostopla küçük bir kasabaya gider ve açık sözlü ve biraz daha yaşlı bir fahişe olan Charly ile arkadaş olur. Nicolas'ın dağınık saçları ve sersem suratında sevimli bir şeyler buluyor gibi görünmektedir, bu yüzden onu komik bir titizlikle koruduğu ufacık karavan evine yerleştirir. Alışılmadık ev düzenleri geliştikçe, her ikisi de yeni duygusal alanlara doğru savunmasızca tökezler.

Charly

Demi-Tarif, Paris'te yıkık dökük bir apartman dairesinde tek başlarına kalan Romeo, Launa ve en küçükleri Leo adlı üç kardeşin gösterişsiz maceralarını anlatıyor. İçlerinden biri, annelerinin onları nasıl terk ettiğini ve nasıl olduklarını görmek ya da onları sevdiğini söylemek için arada bir onları aradığını özlemle anlatır. Üç çocuk sokaklarda istedikleri gibi dolaşıyor, restoranlardan yemek parası ödemeden kaçıyor ve yerel bakkaldan hırsızlık yapıyorlar. Canları ne zaman ve ne isterse onu yiyor, tıka basa tatlı yiyorlar. Metroda para üstü için dileniyor ve yırtık pırtık, kirli kıyafetlerle okula geç kalıyorlar. Tüm bunlar olurken, yalnız oldukları gerçeğini yetişkinlerin dünyasından saklamaya çalışırlar.