Gazeteci olma arzusuyla yanıp tutuşan genç bir adam, bir arkadaşının babası olan bir yayıncının, evindeki insanların (birkaç aileden oluşan insanlar) günlük yaşamı hakkında bir hikaye yazmasını önermesiyle şansını yakalar. Malzeme, sivri uçlu, tematik bir makaleye dönüştürülemeyecek kadar tutarsız ve boldur ve tam vazgeçmek üzereyken küçük kardeşi ona basit bir soru sorar: "Kalküta'da kaç tane kömür yakıcı var?" Bu soru, Kalküta'nın kirliliğiyle ilgili bir hikaye fikrini tetikler ve hevesli gazeteci, sayısız kömür yakan vatandaşın yayıncının evini işgal ederek mağduriyetlerinin giderilmesini talep ettiğini hayal eder. Belki de sonunda önemli bir hikayeye doğru yol almaktadır.

Kaleidoscope

Hindistan'daki yoksulluk, doğal afet ve siyasi çekişmeler üzerine bu cesur meditasyonda, mahkûm edilmiş 20 yaşındaki bir öğrencinin ruhu zaman içinde dolaşarak hayatta kalma mücadelesi veren insanların dört hikâyesini birbirine bağlıyor. Orta sınıf bir ailenin evi muson yağmurlarına dayanamazken, kıtlık baş gösterdiğinde başka bir klanın ahlakı tehlikeye girer. Genç çocuklar pirinç kaçakçılığı yapıyor ve politikacılar lüks içinde yaşarken yoksullara acıyor.

Calcutta 71

Ergenlik çağındaki bir hizmetçi çocuk, soğuk bir kış gecesi mutfakta karbonmonoksit zehirlenmesinden ölür. Mutlu ev halkı aniden psikolojik bir travmaya sürüklenir. Suçluluk duygusu ile polis davası ve dolayısıyla skandal korkusu arasında kalan işveren ve karısı, küçük, ikiyüzlü benliklerini ortaya çıkarır.