1950'ler: Eski ve uzak bir ada olan Sardinya'da iki kuşak kadın, cinsel ve duygusal özgürlüğe ulaşmak için kısıtlayıcı eski geleneklere karşı mücadele eder.

The Land of Women

On dokuzuncu yüzyılın ortalarında Sardinya'da geçen bu hikâye, Vasa ve Mamia aileleri arasında gerçekten yaşanan ve yetmişten fazla kişinin ölümüne yol açan kan davası etrafında dönüyor. Bastiano Tansu gerçekten var olan bir karakter; doğduğundan beri ölüm sessizliğindeydi ve öfkesi ve müthiş amacı kan davası için yararlı olana kadar kötü muamele gördü ve dışlandı. Aile bağı ve kardeşi Michele'nin öldürülmesi onu iki hizip liderinden biri olan Pietro Vasa'ya kopmaz bir şekilde bağlamış, bu da onu tüm kan davasının en korkulan katillerinden biri haline getirmiştir. Devlet ve Kilise, iki hizip birbirini yok ederken terör dalgasını durdurmak için çoğu zaman beceriksizce bazı girişimlerde bulundu. Aggius'un barışı kan davasının sonunu belirlediğinde, Bastiano da bir çobanın kızıyla yaşadığı karşılıklı aşk sayesinde iç huzuru bulmuş gibi görünüyordu. Ancak daha çocukken kendisini şeytanın oğlu olmakla suçlayan vahşi ve batıl inançlı bir dünyada Bastiano aklanamadı ve kuzeni Pietro Vasa tarafından öldürüldü.