Fransa'da Dünya Kupası oynanırken, iki genç Tibetli mülteci Hindistan'daki bir manastıra gelir. İki öğrenci finali izlemek için umutsuzca bir televizyon ararken, sakin tefekkür atmosferi kısa sürede futbol ateşiyle bozulur.

The Cup

Milarepa, Tibet'in en büyük azizi olacak adamın mütevazı başlangıcını anlatıyor. Yüzyıllardır süregelen sözlü geleneklere dayanan gerçek bir hikâye olan bu filmde, genç Milarepa babasının ani ölümünün ardından keder ve ihanet dolu bir dünyaya sürüklenir. Yoksul ve umutsuz bir halde kara büyü öğrenmek ve düşmanlarından intikam almak için yola koyulur ve bu yolda büyücüler, şeytanlar, esrarengiz bir öğretmen ve beklenmedik mistik güçlerle karşılaşır. Ama en çok da öfkesinin sonuçlarıyla yüzleşirken öğrenir. Kuzey Hindistan'ın büyüleyici Lahaul-Spiti bölgesinde fotoğraflanan Milarepa, günümüz dünyasını tüketen şiddet ve intikam döngüsüne kışkırtıcı bir paralellik sunuyor.

Milarepa

Amerika'ya aşık olan Dondup adlı genç bir devlet memuru (kot gho'su bile var), güzel ama izole bir köyde sıkışıp kalmışken oraya kaçmayı hayal eder. Ülke dışına vize alarak ABD'ye ulaşmayı ummaktadır. Ancak şehirden Thimphu'ya giden tek otobüsü kaçırır ve bir elma satıcısı, süslü, ejderha başlı dramyiniyle bir Budist rahip, bir sarhoş, dul bir pirinç kağıdı üreticisi ve güzel kızı Sonam'ın eşliğinde otostop çekmek ve Lateral Yol boyunca batıya yürümek zorunda kalır.