Gehry, Harvard Üniversitesi'nden mezun olduktan sonra mimarlık eğitimi aldı. Eğitiminin ortasında Los Angeles Üniversitesi'ne taşındı. 1962 yılında Venedik, Kaliforniya'da kendi mimarlık firmasını kurdu. İlerleyen yıllarda geleneksel bir planlamacıdan, 1970'lerden itibaren var olan ve geleneksel ilkelerin aksine, farklı binaların özgür, kolaj benzeri kombinasyonlarını arayan bir mimari hareket olan dekonstrüktivizmin erken temsilcilerinden biri haline geldi. Büyük çıkışını Los Angeles Kaliforniya Havacılık ve Uzay Müzesi'nin tasarımıyla yaptı (1982-1984). Bu dönemde mimari stil trendi hala renkliliği ve şık cephe tasarımıyla postmodernizme yönelmişken, Gehry planladığı binalarda dekonstrüktivizmin somut bir biçim almasına izin verdi. 1989 yılında Weil am Rhein'daki Vitra Tasarım Müzesi ile Avrupa'da sansasyon yarattı. Vitra Tasarım Müzesi'nde yeni savurganlığın neye benzemesi gerektiğini gösterdi: Küpler ya yükseltilmiş ya da birbirinin içine sokulmuştur, çok sayıda kırık tonoz ya da yarım ve çeyrek kemerler, alışılmış gözlüklerle bakıldığında bile çatılı ve cepheli yapının eksik olduğu müze için yapılan abartılı binanın dış bileşenleridir. Bu çalışma, Gehry'nin diğer tasarımlarının çoğu gibi, zamanının ötesindeydi. Bununla birlikte, iç mekan sergi amaçları için işlevsel olarak tasarlanmıştır ve istenen niyetleri yerine getirmektedir. İçeriden dışarıya doğru gelişme yönü nedeniyle, ışık girişi yukarı doğru hareket ettirilmiştir. Vitra Tasarım Müzesi'nin orijinal planlaması, mimarın küresel itibarını sağlamıştır. Gehry'nin gördüğü ilgi, kabul ve aynı zamanda reddedilme, 1989 yılında mimarlık için gayri resmi Nobel Ödülü olan Pritzker Mimarlık Ödülü'nün verilmesiyle sonuçlandı. Düsseldorf'ta Gehry, ofis ve mağaza kuleleri olarak üç olağanüstü binasıyla yeni medya milinde "Neuer Zollhof" (1997-1999) tasarladı. Oeynhausen'de karmaşık bir görünüm verdiği iletişim ve teknoloji için bir merkez tasarladı. İçeride, kullanıcıların istekleri doğrultusunda bir kez daha düzenli bir işlevsellik vardır. Berlin'de Pariser Platz'da DG Bank binasını planladı. Bunu yaparken, cephelerin yapısı ve geometrik olarak katı bir pencere kesimi gibi belirli tasarım gereksinimlerine uymak zorundaydı. Bina şimdi klasikçi bir cepheye sahip. Gehry'den sonra 1991'den 1994'e kadar Paris'teki Amerikan Merkezi inşa edildi. Gehry en önemli ve medya açısından etkili tasarımını İspanya'nın Bilbao kentindeki yeni Guggenheim Müzesi ile gerçekleştirdi (1993-1997). Binanın dış cephesi fütüristik görünümlü titanyum bir cephe ile karakterize edilir. En alışılmadık mimari geleneklere bile karşı çıkan cesur bir yapı. Bilbao'daki bina dünya çapında bir cazibe merkezidir ve kendisi de bir bina inşaatı sanat eseri olarak kabul edilir - aslında bir sanat kartviziti...Sonuçları ne kadar sıra dışı görünür ve görünürse, projelerin tüm planlama aşaması da o kadar sıra dışıdır. Tasarım genellikle dönerek ve döndürerek mekansal deneyler için kullanılan yapı taşlarıyla başlar. Gehry tasarımlarını ve eskizlerini sürekli olarak yeniden işler. Daha fazla işlem ve hesaplama için havacılık endüstrisinden 3D simülasyon yazılımı kullanır. Gehry ayrıca oluklu mukavvadan koltuklar da tasarlar ve bunlar da çok başarılıdır. 2001'den 2005'e kadar Herford'da MARTa Herford Müzesi'ni gerçekleştirdi. 2003'ten 2006'ya kadar İspanya'daki Hotel Marques de Riscal onun planlarına göre inşa edildi. 2014 yılında, Paris'teki Fondation d''entreprise Louis Vuitton onun planlarına göre açıldı. Bu özel müze, Fransız lüks mallar grubu Moët Hennessy Louis Vuitton'un (LVMH) başkanı Bernard Arnault'nun girişimiyle oluşturuldu.2014 yılında Sanat kategorisinde Asturias Prensi Ödülü'nü aldı. 2016 yılında, Amerika Birleşik Devletleri'nin en yüksek iki sivil ödülünden biri olan Başkanlık Özgürlük Madalyası ile onurlandırıldı.