Pınar Yıldırım

Monologlar Müzesi bu defa tarihi Yuvakimyon Rum Kız Lisesi'nin büyüleyici atmosferinde, İstanbul hikayelerine dokunuyor ve seyircileri hem gizemli hem etkileyici bir yolculuğa davet ediyor. Şehrin ortak hafızasında, geçmişin izlerini sürmeye buyrun! 
 
 
Projenin Yönetmeni: Ahmet Sami Özbudak 
Projenin Yardımcı Yönetmeni: Kerem Pilavcı 
Projenin Dramturgu: Münip Melih Korukçu 
 
AÇILIŞ OYUNU 
 
Zühtü 
 
Bu şehrin en eskilerinden Kaplumbağa Zühtü, bize İstanbul’un kapılarını 
açıyor. 150 yıllık bir kent macerasını onunla birlikte adımlıyoruz. 
Yazan: Münip Melih Korukçu 
Yöneten: Ahmet Sami Özbudak 
Oyuncu: Burak Üzen 
 
 
1955 
 
O gece sadece Rumlar değildi zarar gören, İstanbul’da yaşamakta olan tüm ekalliyet nüfus ve hatta bazı müslüman meskenler de yağmalanmış, mutfaklarından kadınlar, kundaklarından bebekler, mezarlarından ölüler çıkartılmıştı. 7 Eylül 1955 gecesinin zifiri karanlığını yaşamış öğretmen Madam Argıri’yi, sabah hayatının en zor görevi bekliyordu. 
Yazan: Sema Elcim 
Yöneten: Kerem Pilavcı 
Oyuncu: Burcu Halaçoğlu 
 
 
Regine 
 
Gerçek bir hikayeden yola çıkarak yazılan bu oyun, İstanbul açıklarında batan Salvador adlı gemiden kurtulan Regine’in bir albatros ile çıktığı yolculuğun hikayesi. ‘Eve gitmek istiyorum!’ ‘Peki o ev nerede?’ 
Yazan: Ozan Ömer Akgül 
Yöneten: Ahmet Sami Özbudak 
Oyuncular: Tuğçe Tanış, Duygu Pelit 
 
 
Müessif Bir Hadise 
 
Her şeyi titizlikle planlasak da, hayat bazen beklenmedik 'müessif hadiseler' ile bize tatsız sürprizler yapabilir. Asi Iro ve atı Madeleine'in serüveni, 1960'ın Mayıs ayında tahmin edemeyecekleri bir çıkmaza girecektir. 
Yazan: Kerem Pilavcı 
Yöneten: Ahmet Sami Özbudak 
Oyuncu: Nurcan Şirin 
 
 
Aynı Anda İki Yerde 
 
Son kırk dört yılın en sıcak kışında, tiyatroya oyun izlemeye gitmişsinizdir. Oyunun başlamasına beş dakika kala gelen bir mesaj sizi aynı anda iki yerde olmaya zorlayabilir! Telefonunuzu kapatabilirsiniz ama zihninizi asla! 
Yazan: Münip Melih Korukçu 
Yöneten: Burcu Salihoğlu 
Oyuncu: Ahhan Şener 
 
 
Ah! 
 
Ah dolapçı, keşke böyle başımız dönse de şuraya yığılsak, daha fazla yol almamız gerekmese." Yaşama kılavuzu itinayla elinden alınanlar diyarında yeni bir gün. Hayatının akışını bozmamak için tanıklığını bi süreliğine çantasının içine bırakan bir kadın… 
Yazan: Fatma Onat 
Yöneten: Barış Gönenen 
Oyuncu: Deniz Türkali 
 
 
Bir Nebatın Gölgesinde 
 
Bitkilerin tadlarına ve kokularına sevdalı Mehveş'in hayatı, Topkapı Saray'ına Çeşnigir olarak gönderilmesiyle değişir. Dertlere deva, sadırlara şifa olan Mehveş, 1870 büyük Pera yangınında en büyük sınavını verecektir. 
Yazan: Kerem Pilavcı 
Yöneten: Ahmet Sami Özbudak 
Oyuncular: Canan Atalay, Ayfer Dönmez 
 
 
 
Bekleyen Dargın Anılar 
 
Balatlı bir kadının çocukluğundan 40’lı yaşlarına kadar devam eden baş döndüren imkansız “aşk” hikayesi. Hiç vazgeçemediği hikayesinin hem başrolü hem de seyircisi olmak... Kah şarkılarla, kah kahkahalarla akıp giden bir yalnızlık masalının kahramanı olmak. 
Yazan: Talin Azak 
Yöneten: Ahmet Sami Özbudak 
Performans: Pınar Yıldırım

Monologlar Müzesi 'Yuvakimyon'

Ölümün Tersi Arzudur oyunu Tennessee Williams’ın ülkemizde de “Arzu Tramvayı” ya da “İhtiras Tramvayı” adıyla sıklıkla sahnelenen “A Streetcar Named Desire” oyunundan yola çıkılarak kaleme alınmıştır. 
 
Oyun günümüz Berlin’inde genellikle Türkiye’den göçenlerin yaşadığı Kreuzberg’ de Türkçe tiyatro yapan bir ekibin prova salonu olarak da kullandıkları evlerinde geçer. Alternatif bir Macbeth sergilemek için provalarına devam eden ekip bir yandan Foucault felsefesi üzerinden iktidar, erk ve ötekileştirme kavramlarını tartışırlarken bir anda İstanbul’dan gelip kapıya dikilen sürpriz bir akraba bütün düzenlerini alt üst eder. Berlin’e temelli yerleşmek için gelen bu akraba istemeden de olsa artık ortak hayatlarının bir parçası olacaktır. 
 
Aynı ortak alanda yaşamak zorunda kalan karakterlerimizin her an daha da derinleşen farklılıkları birbirleriyle çatışmalarına yol açar. Oysa her ne kadar farklı gibi görünseler de “Öteki” olmanın ortak paydasında ortak deneyimlere sahiptirler. Hal böyleyken, kültürel, sınıfsal, etnik ya da cinsiyet kimlikleri üzerinden yaşadıkları çatışkılarda bir uzlaşma sağlayabilecekler midir, yoksa onları prova ettikleri Macbeth‘ teki gibi kanlı bir son mu beklemektedir?