Tarlabaşı'nda sefil bir perukçu dükkanı işleten, yapayalnız bir adam olan Hamdi yakalandığı hastalıktan ötürü yakın bir gelecekte öleceğini bilmektedir. Mutsuz ve umutsuzdur, ancak hala ölmeden önce yapmak istediği bir şey vardır; uzaklarda bir yere, belki de Brezilya'ya gitme hayali kurmaktadır. Bir gün dükkana saçını satmak üzere gelen bir kadın, Meryem, Hamdi'nin dünyasını alt üst eder. Bu kadına karşı hatalıklı bir tutkuya kapılan Hamdi onu evine kadar izler. Bir ölü yıkayıcısı olan Musa ile mutsuz bir evliliği olan Meryem bu ilgiyi fark ettiğinde hiddete kapılır; onu reddeder. Ancak, Hamdi'nin takıntısı, Meryem'e karşı duyduğu hastalıklı aşk, her türlü engeli aşmayı göze almaya yetecek kadar büyük ve daha da önemlisi tehlikelidir...

Saç

Gecenin yarısında sokakları arşınlayan lüks bir jeep, mobiletli gariban bir köylüye çarpar. Jeep'ten inen kenti insanlarının, çarptıkları kişinin kim olduğuna baktıkları an kamera Reşo'nun köydeki hayatına odaklanır. O andan itibaren, doğuda kırsal kesimde yaşayan Reşo'nun hayatını izlemeye başlarız. Reşo'nun hikayesinin ardından ise, bir gazetenin genel yayın yönetmeni olan Yusuf'un hikayesini ve gazetede dönen alengirli dolaplar yakın plana alınır. Öykü, karakterlerin çarpıştıkları noktaya yol almalarına doğru devam eder.