Yıkma ve yeniden yapma pratiklerinin son dalgalarından ‘Ulus Tarihi Kent Merkezi Yenileme Alanı Projesi’ kapsamında yıkımı planlanan pek çok binadan birisi de Anafartalar Çarşısı. Ancak bu çarşı, Türkiye’nin ilk yürüyen merdivenli çarşısı olması, döneminin teknolojik imkanlarını ustaca kullanması, sanat tarihimizde yer alan dünyaca ünlü Türk sanatçıların 22 eserine ev sahipliği yapması ve 50’yi aşkın yıldır aynı dükkanlarda devam eden esnafların varlığı gibi eşsiz özellikleriyle; kültürel, mimari, sanatsal ve sosyal açıdan ayrıcalıklı bir yere sahip. Belgesel, bütün bunlarla birlikte, çarşının belleğine ve esas olarak esnafın ve kentlinin çarşının yıkımıyla ilgili düşüncelerine odaklanıyor.

Anafartalar

Karadeniz’in bir dağ köyünde ailesiyle birlikte yaşayan Mehmet, bir yandan beslediği birkaç hayvanla günlük ihtiyaçlarını temin ederken diğer yandan büyük bir tutkuyla dağlarda maden rezervi aramaktadır. Zamanla umutsuz bir çabaya dönüşen maden arama fikri, Mehmet’in duyduğu bir haberle yerini yeni bir maceraya bırakır; Mehmet, Artvin’de gerçekleştirilecek olan boğa güreşlerine katılacaktır. Sıradan bir yaşam mücadelesi gibi görünen bu hikâyenin arka planında, dokunaklı bir hayatın, inceden inceye örülen bir mücadelenin, doğa, insan ve hayvan ilişkisinin naif bir portresi çizilmektedir.

Kalandar Soğuğu

Filmde aktarılan olaylar 2003 yılında Bursada yasanan gerçek bir hikayeye dayanmaktadır..Hikaye ve isimler kısmen değiştirilerek sinemaya aktarılmıştır..Kişinin evine ve bahçesine yerleştirdiği gerçek kamera kayıtlarına bağlı kalınarak filmin çekimleri gerçekleştirilmiştir.

Psişik

Herkesten ve her şeyden uzak bir köyde kendi halinde yaşayan köylülerin sakin yaşamı genç bir kızın içine giren kötücül bir ruhla altüst oluyor. Ancak tıpkı “Şeytan” filminde olduğu gibi kızın vücudunda dayanılmaz acılara neden olan ve bir türlü çıkmak bilmeyen bir kötülük kaynağı köylüler tarafından bir şekilde def ediliyor. Bir türlü gitmeye niyeti olmayan ruh sadece kıza değil izleyene de bir süre sonra tam anlamıyla kâbus oluyor.