Lana Turner, "Sweater Girl" imajını yalanlayan bir oyunculuk yeteneğine sahipti MGM onu zorladı ve hatta yönetmenlerinin çoğu büyük işler başarabileceğini biliyordu (Postacı kapıyı iki defa çalar (1946) filmine bakın). Ne yazık ki özel hayatı bazen profesyonel başarılarını gölgede bıraktı.Lana Turner, Julia Jean Mildred Francis Turner olarak Wallace, Idaho'da doğdu. Doğum tarihinin 8 Şubat 1920 mi yoksa 1921 mi olduğu konusunda bazı çelişkiler vardır. Lana otobiyografisinde kayıtların gösterdiğinden bir yaş daha genç (1921) olduğunu söyledi, ancak o zamanlar kadınların, özellikle de aktrislerin yaşları hakkında biraz yalan söyleme eğiliminde oldukları bir dönemdi. Çoğu kaynak 1920'nin doğru doğum yılı olduğu konusunda hemfikirdir. Anne ve babası Mildred Frances (Cowan) ve bir madenci olan John Virgil Turner'dı ve o doğduğunda her ikisi de henüz ergenlik çağındaydı. 1929'da babası öldürüldü ve kısa bir süre sonra annesi onu ve ailesini işlerin bol olduğu Kaliforniya'ya taşıdı. Olgunlaşıp güzel bir genç kadın olduğunda, sonsuza dek sürecek bir şeyin peşine düştü: yıldızlık. Bazılarının inandırmak istediği gibi bir eczane tezgâhında bulunmadı, ama bu efsane devam ediyor. Diğer aktör ve aktris adaylarının yaptığı, yaptığı ve yapmaya devam edeceği gibi o da film rolleri aramak için kaldırımları dövdü.1937'de Lana, 17 yaşında, Unutmayacaklar (1937), Büyük Garrick (1937) ve Talih Güneşi (1937) filmlerinde küçük rollerle sinema dünyasına girdi. Bu filmler ona çok fazla şöhret getirmedi ama bir başlangıçtı. 1938'de Mickey Rooney'nin oynadığı Love Finds Andy Hardy (1938) filminde küçük bir rol daha aldı. Bu film, Amerika'nın dört bir yanındaki genç erkeklerin kalplerinin bu çekici ve kışkırtıcı genç kadın karşısında çarpmasına neden oldu - "Sweater Girl"- ve bu filme bir bakış nedenini anlamanızı sağlayabilir: o, yıllardır ekranı süsleyen en olağanüstü güzel yeni gelenlerden biriydi. 1940'lara gelindiğinde Lana film sektöründe sağlam bir yer edinmişti. Gangsterin Hilesi (1941), Somewhere I'll Find You (1942) ve Week-End at the Waldorf (1945) gibi filmlerde iyi roller aldı. Ancak kariyeri sorunsuz bir şekilde ilerlerken, özel hayatı bir tren enkazına dönüşüyor ve onu kimsenin istemeyeceği bir şekilde haberlerde tutuyordu Şüphesiz özel hayatı kamusal kariyeri için bir tehditti. İki kez Stephen Crane ile olmak üzere sekiz kez evlendi. Ayrıca Ronald Dante, Robert Eaton, Fred May, Lex Barker, Henry Topping ve grup lideri Artie Shaw ile de evlendi. Alkolizmle de mücadele etti. Bir başka skandalda, Crane'den olan kızı Cheryl Crane, 1958 yılında Lana'nın erkek arkadaşı gangster Johnny Stompanato'yu ölümcül bir şekilde bıçakladı. Bu, O.J. Simpson cinayet davasına rakip olabilecek bir davaydı. Cheryl cinayet suçlamasından beraat etti, jüri annesini onu vahşice döven Stompanato'dan koruduğunu tespit etti ve bunun haklı bir cinayet olduğuna karar verdi. Bu ve diğer olaylar Lana'nın kariyerini sekteye uğrattı ama o yılmadı. Bir 1934 filminin (Kırık hayatlar (1934)) yeniden çevrimi olan Zehirli hayat (1959), Lana'nın geri dönüş aracı oldu. Lora Meredith rolündeki performansı, küçük kızı, hizmetçisi ve hizmetçinin asi kızıyla gösteri dünyasında tutunmaya çalışan bir aktris olarak kusursuzdu. Film gişede başarılı oldu ve Lana'nın üstünlüğünü kaybetmediğini şüpheye yer bırakmayacak şekilde kanıtladı. 1960'lara gelindiğinde ise yeni ve genç yıldızların yükselişiyle birlikte daha az rol almaya başladı. Yine de Karanlık Yüzler (1960) ve Cennette Bir Bekâr (1961) gibi filmlerde unutulmaz performanslar sergilemeyi başardı. Sonraki on yıl içinde roller damla damla gelmeye başladı. Beyazperdede son olarak Witches' Brew (1980) filminde rol aldı. Son film çalışması, 1982-1983 yılları arasında Jacqueline Perrault'yu canlandırdığı beğenilen TV dizisi Şahin tepesi (1981) oldu. Bir seks sembolü olarak geçirdiği onca yıldan sonra hiçbir şey değişmemişti; Lana hâlâ her zamanki kadar güzeldi. 25 Haziran 1995'te, uzun süren bir kanser mücadelesinin ardından Culver City, Kaliforniya'da öldü. 74 yaşındaydı.