Anavatanında istenmeyen adam ilan edilen protest şarkıcı Klaus Drittemann, Doğu Berlin'i, karısını ve çocuğunu terk etmek ve bir Amerikan plak şirketinin temsilcilerinin onu heyecanla beklediği Batı Berlin'e göç etmek zorundadır. Onun komünizmden kaçışını hem ideolojik hem de finansal olarak sömürmeyi planlamaktadırlar. Ancak Doğu'da olduğu kadar Batı'da da huzursuz olan Klaus, harcanabilir bir meta olarak kullanılmak konusunda isteksizdir. Kontratını imzalamadan (ya da kendi tarzında imzalayarak), tıpkı kendisi gibi otuz yıl önce Klaus küçük bir çocukken Doğu Berlin'i terk eden konser sanatçısı babasıyla buluşmak üzere Cambridge'e gider. Yanında, on yıldan uzun bir süredir kayıp olan babasının nerede yaşadığını bilen Emma adında genç bir Fransız gazeteci vardır. Genç kadın işbirlikçidir ama ondan bir şeyler saklayabilir...

Singing the Blues in Red

General George S. Patton 1945 yılında bir trafik kazasında öldü. Ama onun ölümü aslında bir cinayet miydi?  Almanya'nın yenilgisine öfkelenen Naziler tarafından mı hedef alındı? Ya da Patton'un savaşın sonlarına doğru Sovyetler Birliği'nin işgal edilmesini savunduğunu bilen Ruslar tarafından mı? Yoksa Patton çeyrek milyar dolarlık Nazi altınının çalınmasını soruşturduğu için mi? Ya da kendisine bağlı Albaylar -gösterişli eşcinsel Albay ve endişeli sevgilisi- gerçeği keşfetmeye çok yaklaştığından korktukları için mi?

Brass Target

Ünlü bir kemancı olan Stephanie multipl skleroz hastalığına yakalandığında hayatı alt üst olmaya başlar. Kariyeri sona erer, kocası onu başka bir kadın için terk eder ve en sevdiği öğrencisi ülkeyi terk eder. Tüm bu kayıplara dayanamayan Stephanie intihara teşebbüs eder.

Tek kişilik düet

Bir çocuk katilinin aranması, bir zamanlar saygı duyulan bir dedektifi her şeyi tüketen bir takıntıya sürükler.