İşadamı olan Henri Roubier (Louis de Funès), İtalya’da çok karlı bir anlaşmaya imza atmış olmanın heyecanıyla Fransa’ya dönmektedir. Kamyoncuların grevinden dolayı trafikte sıkışınca, zor durumda kalmış olan genç bir kızla adamı istemesede arabasına almaktadır. Roubier onlarla tartışırken yoldan çıkmış olan otomobili, uçurumdan aşağı yuvarlanmaktadır. Fakat otomobil bir ağaçta asılı kalacak ve bu üçlünün açlık, susuzluk, sıcak ve ölüm korkusuyla baş edecekleri çılgın bir macera başlayacaktır.

Daldaki Otomobil

Max, Paris'te bir dedektiftir, mesafeli, bağımsız bir şekilde varlıklı ve yakalayamadığı soyguncu çeteleri yüzünden hayal kırıklığına uğramıştır. İtibarını yeniden kazanmak ve itibarını kurtarmak için, bir grup küçük hırsızı (eski bir tanıdığının önderliğinde) bir bankayı soymaya ikna etmeye karar verir. İsteksiz bir yüzbaşı Max'e istihbarat sağlar ve Max akşamlarını grubun liderinin kız arkadaşı olan fahişe Lilly ile geçirmeye başlar. Yakacak parası olan zengin bir bankacı gibi davranır ve Lilly'yi geleceği hakkında düşünmeye teşvik eder. Bankasına gelen bir maaş bordrosunu ima eder. Komplo işe yarar, küçük hırsızlar büyük bir vurgun için hazır olduklarını düşünür ve polisler de yerlerini alır. Max'in soğuk planında ters giden ne olabilir? Kim tuzağa düşmüştür?

Şeref yolu

Elizabeth ve kızı Cecile tatillerini Fransız dağlarındaki bir göl kenarı tatil köyünde geçirirler. Elizabeth tuhaf bir İtalyan olan Giovanni'ye aşık olurken, genç Cecile'e de bir aşçı çırağı kur yapar. Anne ve kızı birbirlerinden uzaklaşıyor gibi görünmektedir, ancak tatilleri sona erer.